Miras ölümle açılır. Mirasçı olabilmek için murisin vefatında mirasçılığa ehil olarak sağ olmak yeterlidir. Davacıların mirasın açıldığı günde hangi ülke vatandaşı oldukları araştırılıp belirlenmeden ve sonradan Türk vatandaşı olmalarının mirasçılığa ehliyeti etkilemeyeceği düşünülmeden eksik inceleme ile hüküm oluşturulması usul ve kanuna aykırıdır.
Sabrie (Sabriye) ile Ahmet arasımdaki verasetin iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda, mahalli mahkemeçe verilen huküm davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup, geregi görüşülüp düşünüldü:
1- “Türk Mahkemelerinde dava açan,…… yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadırlar” (2675 s. K: 32). Davacı Türk asıllı olmakla beraber yabancı bir devlet tabiiyetindedir. 2675 sayılı Kanunun 32/2. maddesi şartları araştırılarak, şartlar oluşmamışsa teminat alınması gerektiği düşünülmeden yargılamaya devam edilmesi doğru bulunmamıştır.
2- “Tahdidi mutazammın kanun hükümleri yerinde kalmak ve karşılıklı olmak şartı ile yabancı hakiki şahıslar Türkiye’de gayrimenkul mallara temellük ve tevarüs edebilirler” (Tapu Kanunu 35). Kanun karşılıklılık esasının ne şekilde belirleneceğini açıklamamıştır. Türk Yabancılar Hukukunun genel ilkelerinden olan karşılıklı işlem (mütekabiliyet) esası, en az iki devlet arasında uygulanan ve her birinin ülkelerinde diğerinin vatandaşına aynı mahiyetteki hakları karşılıklı tanımalarını ifade eder. Bu ilke anlasma ile tanıma yanında, iç mevzuat bakımından bir engel koymama biçiminde yazılı hukukta yer alabilir. Ancak en onemli nokta 28.5.1927 günlü, 1062 sayılı Kanunda ifade edildiği üzere idari karar veya istisnai kanunlarla Türk uyruklular bakımından mülkiyet haklarının kısmen veya tamamen sınırlanıp sınırlanmadıgının daha acık bir ifade ile fiili durumun belirlenmesidır. Yabancı ulke MEVZUATINDA BİR ENGEL OLMAMAKLA BERABER TÜRK VATANDAŞLARININ O ÜLKEDE TAŞINMAZ MAL EDİNMELERİ ŞU VEYA BU BİÇİMDE FİİLEN ENGELLENİYORSA, Tapu Kanununun 35. maddesinde acıklanan edinme engelinin bulunmadığını söylemek mümkün değildir.
Öte yandan, edinilecek taşınmaz malın bulunduğu yer bakımından da durumun araştırılması gerekir. Mesela, yabancı ülke kendi sahillerinde gayrimenkul edinmeyi yalnızca kendi vatandaşlarına hasretmişse, bizim mevzuatımız bakımından engel olmasa bile sahildeki taşınmaz malın yabancı tarafından edinilebileceği kabul edilemez.
Tüm bu yönler gözetilerek yetkili mercilerden (Dışişleri Bakanlığı’ndan) davacının tabiiyetinde bulunduğu ülke MEVZUATI ve uygulanan fiili durum sebebi ile Turk Vatandaşlarının taşınmaz mal edinmelerine engel bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir. Yalnız hukuki durumu belirleyen belgeler hükme esas alınmaz (Y. 2. HD.’nin 9.4.1991 günlü, 3398-5857 sayılı kararı). Bu yönler gözetilmeden hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
3- “Miras ölümle açılır” (MK: 517), “mirascı olabilmek için murisin vefatında mirascılığa ehil olarak sağ olmak” yeterlidir (MK: 522). Şu halde bir kişinin mirasçılığa ehil olup olmadığını murisin ölüm gününe göre araştırıp, değerlendirmek gerekir. Murisin füruu İsmet ile Meliha’nın mirasın açıldığı günde hangi ülke vatandaşı oldukları araştırılıp belirlenmeden ve sonradan Türk Vatandaşı olmalarının mirasçılığa ehliyeti etkilemiyeceği düşünülmeden eksik inceleme ile hüküm oluşturulması usul ve kanuna aykırıdır.
Sonuç: Davalının temyiz itirazının bu sebeple kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 11.2.1992 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.