1. Anasayfa
  2. Yargıtay Büyük Genel Kurul

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu E: 1931/2 K: 1931/40 K: 10.6.1931


Taşınmaz malların noter senediyle alımı ve satımı, yasalara  göre geçerli değildir. (Noter) senediyle vukubulan emvali gayrimenkule alım satımının muteber olmadığı.

(Noter) senediyle vukubulan emvali gayrimenkule alım satımının muteber olmadığına karar veren Temyiz Birinci Hukuk Dairesi ile yine senedi mezkürla vaki olan emvali gayrimenkule alım satımının muteber olacağı hakkında ittihazı karar eden Dördüncü Hukuk Dairesi arasında hasıl olan ihtilafı içtihadın Temyiz Mahkemesi Teşkilatına Dair 1221 no’lu kanunun sekizinci maddesine tevfikan tevhidi içtihat tarikiyle halli Temyiz Mahkemesi Dördüncü Hukuk Dairei aliyesinin 3 teşrinievvel 928 tarih ve 3269 no’lu müzekkeresiyle talep edilmiştir.

Dairei müşarünileyhimanın salifüzzikir ilam suretleri celp ve telhis ve nüshaları teksir ve Heyeti Umumiyeye tevzi olunduktan sonra içtimaın 930 senesi kanunusanisinin 15 nci çarşamba günü vuku bulacağı devaire ihbar edilmiştir.

Yevmi mezkürda Birinci Reis Mehmet İhsan Beyefendi Hazretlerinin tahtı riyasetlerinde ve Birinci Riyaset salonunda içtima eden Heyeti Umumiyeye kırk altı zatın iştirak ettiği görülerek nisabı müzakere tahakkuk etmekle müzakereye başlandı.

Birinci Hukuk Dairesinin noktai nazarını müdafaa ve teşrih etmek üzere söz alan dairei müşarünileyha reisi Vehbi Beyefendi: meselei mütekaddime olarak şunu arzedeyimki, hak ve adaleti tatbika memur olan heyeti celilelerinden Dördüncü Hukuk Dairesi heyeti muhteremesinin yüksek ilim ve içtihatlarının takdirkarıyım. Bunun için hak ve hakikat yolunda söylenen sözlerden müteessir olmamalarını bilhassa rica edeceğim.

Malümu alileridirki Temyiz Mahkemesi dairelerinden her birinin vazifesi Temyiz Teşkilatının Tevsiine dair kanun ile muayyendir. Bu kanun mucibince gayrimenkule müteallik ayni haklara ve vakfa dair ikame olunan davalar üzerine sudur eden hükümlerin tetkiki Temyiz Birinci Hukuk Dairesine ait ve Dördüncü Hukuk Dairesinin vazifesinden hariç olduğu halde Dördüncü Hukuk Dairei aliyesi katibi adil senediyle satılan gayrimenkulden münbeis davalarda verilen hükümleri vazifesi haricinde olarak tetkik ve bu hususta Birinci Hukuk Dairesinin kararına mübayin karar ittihaz etmiş olmasından naşi iş bu tevhidi içtihat meselesi tahaddüs etmiştir. Benim kanaatıma göre Dördüncü Hukuk Dairei aliyesinin ittihaz etmiş olduğu şu karar bir tevhidi içtihat hadisesi teşkil edemez, çünkü vazifesi haricinde olmakla keenlemyekündür.

Vazııkanun mezkûr tevsii teşkilat kanununun ilk maddelerinde dairelerden her birinin vazifesini birer birer tayin ettikten sonra tevhidi içtihada müteallik olan diğer maddesinde ihtilafın ne suretle halledileceğini beyan ederken mübayin kararların vazifedar olan dairelerden sudur etmesi lazım geleceğini artık kayt ve tasrihe lüzum görmemiştir.

Bu noktai nazardan ortada bir tevhidi içtihat meselesi olmadığı reyindeyim. Evvel emirde bu noktanın münakaşa ve müzakere edilmesini rica ederim.

Evvela Dördüncü Hukuk Dairesi ilamının okunması takarrür etmekle dairei müşarünileyhanın 3269 no. ve 11 teşrinievvel 928 tarihli ilamı okundu.

Bahri Beyefendi: Dairemiz münhasıran katibi adil senediyle vuku bulan gayrimenkul alım satımını tetkik etmeyip ancak kıraat olunan ilamda da mezkûr olduğu üzere katibi adil senediyle aldığı gayrimenkulün müşteriye teslim edilmemesi üzerine müşteri bayie vermiş olduğu parayı talep eder ve mahkemece de hükmedilirse bu hükümleri tetkik eder ve bu da vazifesi dahilindedir.

Fuat Hulusi Beyefendi: Dairelerin vazifeleri dava itibariyle tahakkuk eder. Bu ilam da Dördüncü Hukuk Dairesinin vazifesi haricinde olan bir davaya ait ise de madem ki bir karar mevcuttur ve bu karar

başka bir suretle de ref edilemez, o halde tevhidi içtihat iktiza eder, buyurmalariyle makamı riyasetten ârâya müracaat edilmekle neticede tevhidi içtihada lüzum olduğu ittifakla takarrür etti.

Birinci Hukuk Reisi Vehbi Beyefendi: Gayrimenkulün alım ve satımına müteallik akt ile aktin tapu siciline kayt ve tescili ayrı ayrı muameleler olup her birinin sureti ifası usulü mahsusaya tabidir. Bizde arazii milliyenin bedel mukabilinde veya meccanen veyahut temini deyn için vefaen ferağı evvelce tapu memurunun da dahil olduğu ferağ komisyonlarında yapılmakta iken bu komisyonların lağvından sonra şu vazife yalnız tapu memurlarına tevdi edilmiş olduğu gibi emlakin bey’ü şira ve hibe ve terhini hususlarına müteallik bilcümle muamelat dahi 1318 tarihinden itibaren ayni usule tabi tutulmuş ve tapu memurları huzurunda vuku bulmayan bilcümle emvali gayrimenkule alım ve satım ve hibe ve rehin ve vefaen bey’ü ferağ akitleri muteber addedilmemiştir. Elhaletü hazihi muamele bu suretle cereyan etmektedir.

Bizde tapu memurları hem gayrimenkule müteallik alım ve satım vesaire takrirlerini istima, senedi resmi mahiyetinde bir zabıtname tanzim, hem de huzurunda vuku bulan bu akitleri tapu defterine kayt ve tescil etmekle mükelleftir. Şimdi mucibi ihtilaf olan meseleye nakli kelam edelim:

Bizde emvali gayrimenkulenin temlikatına veya deyin mukabilinde vefaen bey ve ferağına müteallik olan muameleler hayli zamandanberi ve halen tapu dairesinde bu suretle cereyan etmekte iken Borçlar Kanununun 213 üncü maddesinde, (Gayrimenkul bey’i muteber olmak için resmi senede raptedilmesi şarttır) ve Kanunu Medeninin 634 üncü maddesinde dahi, (Mülkiyeti nakleden akitler resmi şekilde yapılmadıkça muteber olmazlar) ibarelerini ve bu kanunların emvali gayrimenkulenin hibe ve rehin ve vefaen ferağı hususlarından bahis diğer maddelerinde münderiç ayni kelimeleri görüyoruz.

Bu maddelerde yazılı (resmi senet ve resmi şekil) kelimelerinin medar ittihaziyle noter-katibi adillerin gayrimenkule ait olan salifüzzikir ukut hakkında dahi akidinin takrirlerini istimaa, olbabta senet tanzim ve tastikına salahiyettar olduğuna hükmetmek, imkanı varmıdır? Buna kanunen ve mantıkan imkan mevcut olmadığını delaili cedideye müsteniden nazarı ıttılaınıza arzedeceğim. Ve evvelemirde Katibi Adil Kanununun katibi adillerin vazifelerini tayin eden altmış üçüncü maddesiyle kanunu mezkûrun katibi adillerin alacakları harçları tayin eden faslında münderiç yetmiş sekizinci maddesini okuyacağım (maddeler okunmuştur).

1 – İşte bu maddelerden dahi anlaşılıyorki katibi adiller emvali gayrimenkulenin alım ve satımına ilah… ait akitler hakkında senet tanzim ve tastike mezun değillerdir. Katibi adillerin tanzim ve tastik edebilecekleri vesaikin mevzuları bu maddelerde hasren tayin edilmiştir. Binaenaleyh katibi adiller bu muayyen ve mahdut vazifeleri haricinde emvali gayrimenkule hakkında alım ve satım ve hibe ve vefaen bey senetleri tanzim ve tastikine haizi salahiyet olmadıkları şek ve şüpheden vareste bulunduğu gibi Kanunu Medeni ile Borçlar Kanunu dahi katibi adle bu hususlarda salahiyet vermemiştir.

Mezkür kanunların mevaddı malümesinde muharrer şekli resmi ve senedi resmi tabirlerine ne deyeceksiniz, diye varit olacak bir suale şöyle cevap verilir:

Malûmdurki senedi resmi yalnız katibi adlin tanzim ettiği senede maksur ve münhasır değildir. Bunun envaı vardır. Vazııkanunun, Kanunu Medeni ve Borçlar Kanununun mevaddı malûmesinde münderiç senedi resmi ve şekli resmi tabirlerinden maksudu katibi adil senedi olsa idi bu maksadını mezkûr maddelerde katibi adil senedi demekle izhar ederdi. Netekim vasiyet ve kaydı hayat ile bakma mukavelesi gibi bir kaç hususa müteallik maddelerinde katibi adil deyu tayin ve tensis etmiştir. Vazııkanunun maksadı bu olmadığına yani emvali gayrimenkulenin bey ve şira ve hibe ve rehin ve terhin ve vefaen bey’ine ait akitlerde katibi adillere şu salahiyeti vermediğine ahiren neşrolunan bazı mevaddı kanuniye ahkamı dahi delili celidir. Bunları da okuyalım, bakınız:

2 – Katibi Adil Kanununun bazı mevaddının tadili hakkındaki 1402 no’lu ve 6 mart 929 tarihli kanunun üçüncü maddesi ne diyor (maddenin ibaresi okunmuştur).

3- Tapu harçlarına dair 1451 no’lu ve 27 mayıs 929 tarihli kanunun 28 inci maddesinde aynen şu ibare münderiçtir (maddenin ibaresi okunmuştur).

4- Yine tapu harçlarına dair mezkûr kanunun otuz altıncı maddesi (mezkûr madde okunmuştur.)

30 mart 929 tarihli Tasarruf Kanununun birinci maddesinin ikinci fıkrası mülga olduğunu zikrediyorki işte bu ikinci fıkra senetsiz tasarrufatın ve tahrir ve tahdidi icra olunan mahallerde tapu senedi ibraz edilmeyen yerler için dava istimaından hükkâmın memnu bulunduğunu mübeyyindir.

Birinci fıkrası ise şu ibareyi hâvidir: Araziyi mîriye ve mevkufenin tasarrufuna dair bilcümle muamelât münhasıran defteri hakani idarelerince icra ve mutasarrıflarına tapu senedi ita olunur, diye muharrer olduğu gibi bu hüküm emlâke ve icareteyn ve mukataa ile tasarruf olunan vakıflara da teşmil edilmiştir.

Eğer vazııkanunun maksadı Kanunu Medeni ve Borçlar Kanununun mevaddı malûmesinde münderiç şekli resmî ve senedi resmî tabirlerinden kâtibi adil senedi olsaydı ve kâtibi adli emvali gayrimenkuleye ait alım ve satım ve hibe ve rehin ve vefaen beyi akitleri hakkında senet tanzim ve tastika mezun kılmak istemiş bulunsaydı yukarıda zikredilen 1402 numaralı kanunun üçüncü maddesinin üçüncü fıkrasında ölüme bağlı tasarrufları ilâh… ve bu tadat ettiği sırada bir de gayrimenkulün bey ve şira ve rehin… ilâh… kelimelerini de zikrederdi. Bu ademi zikri 1451 numaralı kanunun yirmi sekizinci maddesinde münderiç (Akit yapmak) ibaresine kâtibi adillerin bu hususlarda halen dahi haizi salâhiyet olmadığına ve bu muamelenin Tasarruf Kanununun birinci maddesinin mülga olmayan birinci fıkrası mucibince tapu memuruna ait bulunduğuna vazıhan delâlet etmektedir. Bir sual daha varit olabilir:

Kâtibî adiller (noterler) salifüzzikir ukut hakkında senet tanzim ve tastikine mezun olmayınca Borçlar Kanununun mevaddı malûmesinde münderiç şekli resmî ve senedi resmî tabirleri hükümsüzmü bırakılmalıdır? Hayır!

Çünkü senedi resmi yalnız noter senedi değildir. Bir mahkemenin ilâmı ve tapu memurunun istima ettiği tekarir için tanzim ettiği zabıtname veya devletin bu hususlar için ayrıca tayin edeceği memurun yapacağı senetler dahi kanunen senedatı resmiyeden madut olduğundan mezkûr maddeler ahkâmının bu veçhile imali mümkündür.

Malûmu devletleridirki düveli mütemeddineden bazısında bizde cari olduğu gibi hem istimaı takrir, hem de tescil vazifeleri tapu memuruna tevdi edilmiş, bazısında ise birinci vazife notere yahut noterin ve tapu memurunun gayri ayrıca tayin olunan memuru mahsusa tefviz olunmuştur.

İsviçre Kanunu Medenisiyle Borçlar Kanununun bizim Borçlar Kanunu ve Kanunu Medenimizin salifüzzikir maddelerine muadil maddelerinde dahi noter kaydı mezkûr olmayarak alelıtlak şekli resmî ve senedi resmî tabirlerinin zikriyle iktifa edilmiştir.

Bu da İsviçre hükümâtı müttehidesini teşkil eden kantonlardan bazısında gayrimenkule ait ukudu mezkûre hakkında senet tanzim ve tastiki notere müfevvez olmasından ve bazısında ise noterin gayri bir memuru mahsusa mevdû bulunmasından ileri geldiği ve bu hususta kantonların kavanini dahiliyesi hâkim olduğunu şarihler beyan ediyor. Bizde dahi noterler bu salâhiyeti haiz olmadıklarından noterleri bu vazife ile mükellef kılar bir kanun vaz edilmedikçe istimaı takrir vazifesinin kemafissabık tapu memurlarına ait olduğunda şüphe edilemez.

Binaenalâzalik dairemizin içtihadı ahkâmı mevcudei kanuniyeye muvafık olduğu gibi maslahata da muvafıktır.

Dairemize gelen evraktan anlaşıldığı üzere bazı kimseler noter (kâtibi adil) senediyle gayrimenkul bir malını şahsî âhara satarak bedelini aldıktan sonra o kimse ayni malı diğer şahsa satıp o şahıstan dahi para kopardığı nâdir değildir.

Alım ve satım tapu memuru huzurunda vaki olsa bu dolandırıcılığın vukuu mümkün olmaz. Bir de noter huzurunda vuku bulan akdile mülkiyet iktisap edilmiş olmayıp iktisabı mülkiyet için aktin tapu defterine tescili lâzımdır. Akidîn tapu memuru huzuruna bir defa giderek takrirlerini verir ve tapu memuru da bu takrire müsteniden tescil muamelesini ifa eder. Halbuki aktin evvel emirde noter senediyle tevsiki iktiza etse âkidin bir defa noterin huzuruna giderek akdi takrir edip bunun için ayrıca harç ve masraf ihtiyar etmek, andan sonra da tapu dairesine gitmek ve tescil için dahi başkaca harç vermek külfetlerini tahmil etmeleri icap ederki bu keyfiyetler bilhassa köylülerimizi ne derece müşkülâta ve zarurete duçar edeceği varestei izahtır.

Ali Rıza Beyefendi: Birinci Hukuk Dairesinin noktai nazarı istinat ettiği kanunlara göre muvafık olduğunu teyit ile beraber yalnız Kanunu Medeni ve Borçlar Kanununun şerhlerini okumakla iktifa edeceğim (Şerhin buna müteallik maddeleri okundu).

Sait Beyefendi: İhtilâf Kanunu Medeninin 634 ve Borçlar Kanununun 213 üncü maddelerindeki resmî tabirinden çıkmıştır. Bu hususta muhterem Vehbi Beyefendi Hazretleri pek güzel izah buyurdular. Bendenizce de emvali gayrimenkulenin beyi tapu memurları huzurunda yapılmalıdır ve bahusus Kâtibi Adil Kanununda da emvali gayrimenkule satışı hakkında senet tanzim edeceğine dair bir şey olmadığı gibi kâtibi adlin her yaptığı senet te resmî değildir. Emvali gayrimenkulenin satışı noterlere verildiği takdirde teşevvüşü mucip olur. Tapu memurlarının bu vazifeyi yapması selâmeti muamele için de elzemdir. Hiç olmazsa mahalle heyeti ihtiyariyesinden tanzim edilmiş bir ilmühaberle başlayan bu muamele noterlerin yapacağı muamele ile elbette kabili kıyas olamaz. Binaenaleyh yüksek vukuflariyle yazdığı makalelerle bu tezimizi kuvvetli bir surette ifade eden ve muarızlarına mesket cevaplar veren arkadaşımız Refik Beye sözümü terk ediyorum.

Yusuf Cemal Beyefendi: Hukuku tasarrufiye çok mühim bir şeydir. Emvali gayrimenkulenin vuku bulan alım ve satımı kâtibi adil senediyle alınıp satılır, dediğimiz takdirde intizamı amme haleldar olur.

Refik Bey Hâkim oğlu: Gayrimenkullerin nakli mülkiyeti hakkındaki senedi resmînin noter huzurunda yapılmasına herkes gibi bendeniz de taraftar idim.

Yüksek huzurunuzda bulunmak şerefinden mahrum bulunduğum bir zamanda ve memuriyeti vazifem itibariyle tetkikat ve neşriyat için vaktimin müsait olduğu bir sırada bu husus hakkında tetkikatta bulunmak fırsatı ile karşılaştım ve icra ettiğim tetkikat neticesinde noter senediyle vuku bulacak nakli mülkiyetin muvafık olamayacağına kanaat hâsıl ettim ve bu kanaatıma müsteniden İstanbul’da çıkan ilmî bir mecmuada bir kaç makale yazdım ve yazılarımla muarızlarımın şiddetli hücumlarına maruz kalacağımı tahmin ederken bilâkis hilâfına neşriyat yapan zevat bizzat gelerek fikirlerimi teyit ve takviye ettiler. Bundan da anladım ki gayrimenkullerin noter senediyle nakli mülkiyeti hakkındaki neşriyat bir maksat veya menfaat tahtında yapılmıştı.

Bu babtaki akitlerin noter huzurunda yapılıp bilâhara tescil edilmesi hususunun İsviçre’de dahi mutlak bir kaide olmadığı gibi yine kanunun mehazi olan İsviçre Kanunları aktin resmî şeklini tayin

hususunu kanton kanunlarına bırakmıştır.

Filhakika Kanunu Medeni bu hususta sâkıttır. Kanunu Medeninin şekli resmî tabir ettiği şekil, kantonlarca ayrı ayrı tayin edildiğinden muhtelif yerlerdeki eşkâl arasında büyük farklar tebarüz etmiştir. Garp kantonları ve bazı başka kantonlar çoktanberi Fransız usulü veçhile birer kâtibi adil bulundurmakta ve halbuki başka yerlerde bu müessese bilinmemekte ve bu vazife belediye veya mahkeme kâtibine mevdu bulunmaktadır.

Bu mütalâa Kanunu Medenide mevzuubahis olan muhtelif şekli resmîlere ait ve gayrimenkul satışlarına münhasır değildir. Ancak gayrimenkul mülkiyetinin izaasını mucip aktin resmî şeklini tayin hususunun kanunlara bırakılmış olduğunu aşikâr bir surette ifade eder. Hatta kanton tarafından tayin ve irae olunan memurların münhasıran o kanton dahilindeki gayrimenkullerin münakalâtına ait resmî ukudu tanzim edebilecekleri tespit edilmediğinden bahsile Rosel federal mahkemesinin bir kararında bir gayrimenkulün beyi mukavelesinin hatta âkidin arasında mecburilittiba olabilmesi için hâkimin bulunduğu mahal memuru huzurunda aktedilmiş olması lâzım geldiğini kabul eylediğini beyan eylememiştir. Şu halde her mahal memurunun mutlak salâhiyeti bile mevzuubahis değil demektir.

İsviçre’de Alman kantonları gayrimenkul satışlarını kâmilen tapu memuruna tevdi etmişlerdir. Tabiri âharla bu memurlar gayrimenkul mülkiyeti nakleden akitlerin resmî şeklini tanzim ve bittabi nihaî olarak tescil ile muvazzaftırlar.

Binaenaleyh kâtibi adiller bu vazifeyi yapamazlar. Fransız kantonları ise senedi resmiyi tanzim vazifesini kâtibi adillere bırakmışlardır. Fakat Alman kantonlarında cari usulün daha ziyade mazbutiyeti ve muhassenatı hasebiyle Fransız kantonlarının da Alman sistemini kabule mütemayil olduklarını İsviçrede tapu ve kadastro tetkikatı yapan kadastro mektebi müdürü Sıtkı Beyefendiden öğrendim. Kanunu Medeni aktin resmî şekli alabilmesi için kimin huzurunda senedin tanzim edileceği hususunda sâkit olunca bunun merciini tayin için mevcut sair kavanin ve nizamlara müracaat etmek zarurîdir.

Tapu Nizamnamesiyle ahkâmi müteferriasından, emlâki sırfa ve mukataalı arazi ve mebani de hariç olmaksızın bilcümle gayrimenkullerin satışı tapu dairesinde memuru mahsusu huzurunda icra edilmedikçe muteber olamayacağı hakkında malûm olan kaydı kanunî ne zımnen ve ne de sarahatan lâğv edilmemiştir.

Evvelce de arazide bir sahibi arz, musakkafat ve müstegilâtı vakfiyede bir mütevelli mevcut olması itibariyle memuru mahsusu huzurundaki takrir bir nevi izin ve muvafakat mahiyetini gösterirdi. Bunların rakabasi miriye veya vakfa ait, mutasarrıfı yalnız hakkı intifaına malik olmasına göre aktin tamamiyeti için buna lüzum görülmüştür.

Sırf milk olan bir gayrimenkul satışında ise bu hukukî illet mevcut olmamasına rağmen satışın tapu dairesinde icrası teyidi kanunî altına alınmıştır.

Kâtibi adillerin şayanı vüsuk ve haizi itimat ve vukuf oldukları şüphesiz olmakla beraber bu keyfiyet kanunu mahsusiyle mezun oldukları fırsat haricinde kendilerine salâhiyet vermez. Binaenaleyh kanunu umumî ahkâmınca mezun olmadıkları hususatı ifadan memnudurlar.

Hulâsa, bir çok mehaziri ihtiva edecek olan kâtibi adillerin gayrimenkul mülkiyetin nakli hakkındaki senedatı tanzime salâhiyetleri olmamasına binaen, Birinci Hukuk Dairesinin noktai nazarına iştirak ediyorum.

Ali Himmet Beyefendi: Evvelemirde şunu arzetmek isterim. Vehbi Beyefendi Hazretleri noter senediyle gayrimenkul beyinin mahzurlarından bahs buyurdular. Biz kanunun sarahatı karşısında bunu düşünmedik, çünkü biz kararlarımızı kanunun sarahat veya delâletine istinat ettirmek mecburiyetindeyiz. Bir kanun hükmünün maslahata muvafık olmadığını, mahzurlu bulunup bulunmadığını düşünmek heyeti teşriiyeye aittir.

Mahaza biz noter senediyle gayrimenkul beyinin muhassenatı mehazirine galip olduğuna kaniyiz. Bu hususta tevakkuf etmeyeceğim, noktai nazarlarımızı arzedeyim:

Borçlar Kanunu mucibince bey ahkâmı malûmdur. Satılan şey ya menkul veya gayrimenkuldür. Menkul beyi şekli resmîye tabi değildir. Gayrimenkul ise gerek haddi zatında gerek cemiyetlerin hâkimiyetiyle alâkadar olmak itibariyle haizi ehemmiyet olduğundan bey muteber olmak için senedi resmîye raptedilmek şart kılınmıştır. Borçlar Kanununumuzun 213 üncü maddesinde, gayrimenkul beyi muteber olmak için senedi resmîye raptedilmek şarttır. Gayrimenkule dair bey vadi ve beyi bilvefa ve istimlâk mukavelesi resmî senede raptedilmedikçe muteber değildir, diyor. Bu şart akdin inikadı içindir. Naklî mülkiyet başkadır. Ahkâmı sabıkaya göre bey ile rakabeye müteallik hükmü gayri tam bir mülkiyet sabit oluyordu. Ahkâmı hazıramızda ise hüküm böyle değildir. Yani mücerret akit, mülkîyeti nakletmez. Gerek menkulde gerek gayri menkulde mülkiyetin intikali için teslim lâzımdır. Nitekim Kanunu Medeninin 678 nci maddesinde menkulde mülkiyetin intikali için teslim lâzımdır ve 633 ncü maddesinde gayrimenkul mülkiyeti iktisap için tapu siciline kayt şarttır, bununla beraber işgal, miras ilâh… diye sarahatan mücerret aktin mülkiyeti nâkil olmadığı gösterilmiştir.

Menkulde nakil mümkin ve yed meşhut olduğundan bunun teslimi hakikaten teslim veya teslime ikdar ile gayrimenkulde yed meşhut olmadığından bunun teslimi tescil iledir. Demekki menkulde teslim ne ise gayrimenkulde tescil odur. Biz beyden bahsederken teslimi mülâhaza etmeyiz, çünkü teslim aktin vecaibindendir, mahiyetinden değildir. Akt mün’akit olduktan sonra malik mebii teslim ederse ne âlâ, teslim etmezse Kanunu Medeninin 642 nci maddesi mucibince menkulde olduğu gibi bayi teslime cebredilir, yani müşteri mülkiyetin kendisine nakline karar verilmesini hâkimden ister.

Borçlar Kanununun 214 ncü maddesinde bir aynî menkulün şartla beyi halinde şart tahakkuk etmedikçe bey tapu siciline kaydedilmeyeceği tasrih ediliyor.

Şu kısa mukaddematı arz ettikten sonra kanundaki senedi resmî tabirinin tahliline geçiyorum:

213 ncü maddedeki senedi resmîden maksat nedir? Bir kerre tapu senedi değildir, çünkü bu tescile müteallik bir kaydı resmî suretidirki icabında ihticac için verilir. Buna bey senedi denemez. İlâm deniyor. Bu da olamaz. Çünkü ilâm ya bir mülkin sübutuna veya iktisabına dairdir. Taayyün ederki noter senedidir. Senedi resmîden maksat tapu takrir zabıtları da olamaz. Bu ayni zamanda tescil muamelesini de ihtiva eder. Tapu kavanin ve nizamatı ahkâmı böyledir. Senedi resmîden maksat takrir zabıtları dersek bey vaadi şartıyla bey akdi imkânı bulunmaz. Kanunun mukayyet bir çok hükümlerini ihmâl etmiş oluruz. Meselâ mukasseten semeni tediye edilmek veya mebi bir sene sonra teslim edilmek üzere bir gayrimenkul satışı yapılacaK: Bunu tapu istima etmez. Borçlar Kanunu tecviz ve bu babta bir çok ahkâm vazettiği halde buna olamaz mı, deyeceğiz.

Senedi resmî noter senedidir dersek Kanunu Medeninin 922 nci maddesi hükmü ne olacak? Çünkü bu madde aktin hariçte icrası esasına müstenittir.

Akit resmî senetle yapıldıktan sonra buna müsteniden malik bir beyanname ile tescil yaptıracak veya müşteriye izin verecek o yaptıracaK: Behemehâl akit tescil ile beraber yaptırılmak lâzım deyince bu maddenin manası kalırmı? Sonra ahkâmı hâzıraya göre tapu daireleri mücerret akit takrirlerini istima etmediğine göre Borçlar Kanununun 237 nci maddesinde beyan edilen gayri tam hibe nasıl olur? Hibede senedi resmîden maksat noter senedidir. Beyde değildir, demek ise olamaz. İsviçre’deki usulden bahis buyuruldu. İsviçre’de başka şekilde olabilir. Fakat biz evvelce de arzettim, kanunlarımızın sarahat ve delâleti dairesinde muameleye mecburuz.

Vehbi Beyefendi Hazretleri noterin gayrimenkule dair senet tanziminden memnu olduklarını iddia buyurdular. Vaktiyle noter senediyle gayrimenkule dair alım ve satım muteber addedilmediğinden noterler böyle senet tanzim etmezlerdi. Salâhiyetleri yoktu. Fakat Borçlar Kanununda mezkûr olan senedi resmîden maksat noter senedi olduğu tahakkuk edince noterler buna mezun kılınmış demek olmazmı? Şüphesiz olur. Sonra bazı tadilât harç tarifesine ve tapu kavaninine istinaden noktai nazarlarına istidlâl buyurdular. Bu istidlâller doğru değildir. Muahharen neşrolunan tapuya müteallik kanun tapu muamelâtına aittir. Esasen biz doğrudan doğruya tapuya takrir ve tescil olmaz, iddiasında bulunmuyoruz. İşte muhtasaran bizim noktai nazarımız budur.

Kâzım Beyefendi: Vazııkanun akitlerde şekil aramamış, fesat olmamasını düşünmüştür ve bunun için tahrirî şekilleri göstermiş ve diğerlerinde bunları da göstermekle beraber resmî olmasını tasrih etmiştir. Borçlar Kanununun 213 ncü maddesinin bahsettiği senedi resmîden maksat ne olabilir? Garp hukukiyatında akti ikiye ayırmışlardır. Akt (Utantik) noter senedidir. Bir noktada anlaşamıyoruz. Gayrimenkulün iktisabı için tapu siciline kaydı lâzımdır ve bir de temlikî tasarruflarda bulunabilmek için tescil lâzımdır.

Kâtibi Adil Kanununda gayrimenkulün satılamaması Borçlar ve Kanunu Medeni ahkâmını tadil edemez. Burada memleketin hakikî ihtiyacatını düşünmek lâzımdır. Memleketimizde değil kâtibi adil senediyle hatta adî senetle bu satışlar yapılmaktadır. Vazııkanunun maksadı aktin doğruluğunu temin için resmî memur tarafından yapılmasını şart koymuştur ve işte kâtibi adil bir kanun memurudur. İsviçre’de kanton teşkilâtı vardır ve buna bizar olan İsviçre siyasiyunu ilk hatve olarak Borçlar Kanunu ile kanunu kabul etmişler ve bu suretle (tescil) için ilk adımı atmışlardır.

Ali Himmet Bey: Mevzusuz tescilsiz bir akittir. Hilâfını kabul edersek hiç bir senedin kıymeti kalmaz.

İsmail Sıtkı Beyefendi: İhtilâfın mahiyetini şu suretle hulâsa ettikten sonra noter huzurunda gayrimenkul mallar hakkında senet tanzim ettirilmesinin bahs ve zait bir muamele olmayıp ekseri ahvalde gerek bayi ve gerek müşteri için buna lüzum vardır. (Ve bu lüzuma dair bazı misaller zikir ve izah edilmiştir.) Gayri menkul mülkiyetin iktisabı ile temellük hakkının iktisabı arasındaki farkı teşrih ettikten sonra ikinci derecede noterlerin bu yolda senet tanzim etmelerine ahkâmı hazırai kanuniyemizin müsait olup olmadığı noktasına geçerek ahkâmı kanuniye yalnız müsait değil âmirdir ve bu husustaki mütalâamı Noter Kanununun 1, 20, 21 ve Borçlar Kanununun 213, 214, 237, 238 ve Kanunu Medeninin 633, 634, 919, 922 nci maddelerini şerh ve tahlil suretiyle teyit ederim. Ve nitekim gayrimenkulün satışına, hibesine dair yapılan akit ile tescil muameleleri ayrı ayrıdır ve kanunda da bunlar ayrı ayrı madde, fıkralarda gösterilmiş ve tescil muamelesinin tapu dairesince yapılması iktiza edeceği gibi akit için noterden başka müracaat edilecek kanunî bir merci yoktur. Kanunun maddelerinde aktin resmî senetle vukua gelmesi muktazi olup Noter Kanununun birinci maddesi hükmünce noterlerin yaptıkları senetler her sıfatı resmîyeti haizdir. Velhasıl mevaddı kanuniyede münderiç (resmî senet) tabiri noter senedinden başka suretle imâl edilemez.

Üçüncü derecede muhalif kanaatta bulunan zevatın itirazlarına cevabım noterler bu gibi muamelâtı ifadan memnu değildirler. Ve Kanunu Medenide noter senedi denilmeyip te resmî senet denilmesi İsviçre Kanunundan iktibas edilmesinden ileri gelmiştir. Ve İsviçre kanununda noter senedi denilmemesi de İsviçre tatbikat kanunu hükmünce memleketin muhtelif kanunlarına kendi arazileri kanunen resmî şekil emir olunan akitlerde şekli resmînin tarzını tesbit için salâhiyet verilmesinden neşet etmiştir. Kanunu Medenimizde noter tabirinin sarahatan kullanılmamış olması bizde noterlerin bu yolda senet tanzim etmelerine mâni teşkil etmez.

Noter daireleri pek çok zamandanberi memleketimizin müessesatı kanuniyesi meyanına girmiştir. Senedi resmi tabirinden noter senedi mefhumunun istihracı zarurîdir. Noterlerin emvali gayrimenkuleye senet tanzim etmelerinde mahzur tasavvur edenlere cevabım, noterlerin gayrimenkul hakkında senet tanzim etmeleri zan ve tahmin edildiği veçhile sadedil ahalinin iğfal ve ızrar edilmesine değil, iğfal ve ızrardan siyanetlerine bir hizmettir ve muamele iptidaen ve intihaen kanunî mecradan geçer ve noterler temlikî tasarruflarda bulunmak isteyenlerin tasarruf vesikasını ve kendisinin tasarrufa ehliyetini tetkik edecekleri cihetle noterlerin gayrimenkul mallar hakkında senet tanzim etmelerinin tasarruf kayıtlarını teşviş ve ihlâl edecek bir ciheti de yoktur.

Mal almak isteyenlerin hukukunu siyanet edecek ahkâmı kanuniye tamamen mevcuttur ve bazı arkadaşlarımın mütalâası veçhile bu babta bir talimatname yapılmamış olması kanunun tehiri tatbikini istilzam etmez. Son sözüm, gayrimenkul malların tasarrufu hususunda şimdiye kadar akvamı muhtelife başlıca üç esas kabul etmişlerdir. Birinci esasa göre menkul mal ile gayrimenkul mallar arasında satış hususunda fark gözetilmemiş ve ikinci esasa göre arazinin hakkı tasarrufu devlete ait addedilerek memuru mahsusunun izin ve müsaderesine iktiran etmeyen bilcümle muameleler hükümsüz tutulmuştur. Üçüncü esasa göre de, gayrimenkul malların mahiyeti mahsusası itibariyle bunların keyfiyeti tedavülünün hükümet sicillerine kayt ve tescili zaruret addedilmiş olmakla beraber hakkı tasarruf takyit edilmemiştir ve bu esasa göre satış muamelesinin mahza tapu memurunun huzurunda vukua gelmemesinden dolayı hükümsüz addi icap etmez. Elimizde bulunan Kanunu Medeni bu üçüncü usulü kabul eden bir milletin eseridir ve şerhlerinde de gösterildiği üzere İsviçre vazııkanunu gayrimenkul satışını asgari merasim ve eşkale tabi tutmuştur.

Fuat Hulusi Beyefendi: Mesele üzerine meşgul olan refiklerim bu mevzuu daha çok işlemişlerdir. Daha vazıh söyleyebilirler ve iki tarafın esaslı iddiaları vardır. Bize kalan bir tarafı teyit etmek ve bu deliller arasında mukayese yapmaktır. Kanunları tetkik ettik ve daireler de izah ettiler. Kanunun sistemi hakkında daha açık söylemek lazım gelirse gayrimenkulde zilyet makamına kaim olan tapu sicilidir, menkulde ise zilyetliktir. Gayrimenkulde devlet bu vazifeyi üzerine almıştır. Akit mülkiyeti nakletmez. Mülkiyetin (titrini) verir. Gayrimenkulün tescili tabii hakkını bahşeder. Bir mal haczolunuyor. Bakılıyorki hacizden sonra noter senediyle satılmıştır. Haczi kaldıralım, buna imkan yoktur. Zira namına tescil edilmemiştir.

Kanunu Medeni beyi, hibe ve ipoteğe müteallik akitlerin resmi olmasını amirdir. Evvela akit yapılır, bilahara tescil. Tapu sicil memuruna akti yapmak külfeti vermek doğru olmaz. Noterler yaptıkları akitte bu işin doğruluğu için yardım etmiş olurlar. İsviçre’de de bazı yerlerde noter vardır, fakat olmayan yerlerde bu vazife belediye vesaireye verilmiştir.

Bir akte müsteniden bayi vazifesini yapmazsa müşterinin onu istemek hakkıdır.

Ve fransızcasında (bir iktisaba bilbeyyine istinat eden kimsedir). Her halde tescil için bayiin gitmesi lazımdır. İsviçre’de de Federal mahkeme kantonlarında bu vazifeleri yapmağa memur olan müessese varsa o yapar ve bazı yerlerde de noter vardır. Tabii oralarda bu vazife notere aittir.

Şahsi bir borç tevlit eden bu akit neden muteber olmasın? Bazı muahhar kanunlarda ölüme bağlı tasarruflar, vasiyet, vasiyetlerden rücu ve saire denilmiştir.

Vazııkanun tesiste Kanunu Medeninin yetmiş dördüncü maddesini esas ittihaz etmiştir. Bu muamele noterde yapılır. Evlat tanıma ve evlat edinme muamelatı nerede yapılacaktır ve noter kanununda sarahat yoktur diye bu şekil müracaatları kabul etmeyecekmiyiz ve o takdirde bu vazifeyi kim yapacaktır?

Bendeniz bu muameleleri tapu memurları yapmaz, demiyorum, Vehbi Beyefendinin buyurdukları harç kanunu buna cevaz vermiştir. Lakin takrir bence inşa değildir.

İnşa harçta yapılır. Ve bu da katibi adilde olur.

Kanunu Medeni ölüme bağlı tasarruf senedini el yazısiyle yazılan bir senetle de kabul etmiştir.

Bu senet şüphesiz katibi adil senedi demek değildir. Şu halde bile bunun muteber olmadığını mı kabul edeceğiz?

Muhasenat ve mahzura gelince, peşin muamele keyfiyeti tasarrufatı tahdit eder. Noterlerin tapu memurlarından daha ziyade malümatı umumiyeye malik olmalarında muhassenat buluyorum. Bu itibarla noterlerin muamelesi daha muvafıktır. Tapu sicilinin açık olmasına göre uhdesinde mukayyet olmayan bir malı satarak para alan bayiler vardır, şeklinde dermeyan olunan mahzurlar da varit değildir, demeleriyle vaktin ademi müsaadesine mebni müzakerenin başka bir güne taliki ittifakla kararlaştırılmıştır.

29 kanunusani 930 tarihine müsadif çarşamba günü içtima eden Heyeti Umumiyeye zatın iştirak ettiği görüldükten ve zaptı sabık okunduktan sonra Birinci Reis İhsan Beyefendi; Evvelemirde emvali gayrimenkuleye ait ahkamı sabıka ve hazırayı ve defteri hakani ve kadastro vezaife ve alım ve satımın eski ve yeni neticeleri ve de emvali gayrimenkulenin tabi olduğu ahkamı muhtelifeyi izah edeceğim.

Malümu alileridirki, beyi bizatihi mülkiyeti nakil değildir yani mücerret beyin inikadiyle müşteri mebia malik olmaz. Bu ancak teslim veya tescil zamanında tahakkuk eder. O zamana kadar aktin hükmü müşterinin temellük hakkını iktisap ve bayiin de mebii teslim ve tescil suretiyle mülkiyeti müşteriye nakletmeğe borçlu olmasından ibarettir.Eskiden böyle değildi. Hatta akarda bu muamele yapılmadan tasarruf ta caizdi.

Eski ahkama göre bey, ferağ ilah… vardı ve bey ile, alım ve satımla başka bir muamele icrasına lüzum yoktu. 318’den sonra senede raptı şartı konuldu ve bilâhare senetsiz tasarrufun caiz olmadığı ve hatta milkte icap ve kabul ile akit tamam olduğu halde arazide bunun aksi idi. Şu halde milkten gayri musakkafatı mevkufede ve arazii milliyede rakabesi miriye ve vakfa ait olması itibariyle defterhaneye gitmek lazım gelirdi.

Kanunu Medeninin neşrinden sonra hasıl olan hal evvelkinden farklıdır. Evvelce Defteri hakanide izin vermek lazımdı ve bu da mahalle ilmühaberiyle tevsik edilen akitle olur ve izinden sonra da muamelei ferağıye yapılırdı ve müşterinin huzuru şart değildi. Elyevm de öyledir. Ferağda izin almak üzere tapuya gidilir. Yoksa bey hariçte yapılır. Kanunu Medenide arazi ve evkaf hükmü carimidir? Tatbikat Kanununda bir şey vardır. Burada Mecellenin mülga olduğu tasrih edilerek diğer kanunları ve bilhassa tasarruf ve arazi kanunlarını tasrih etmemesi bu kanunların fesh edilmediğine mi delalet eder? Muhalif olan ahkam mefsuhtur, dedikten sonra bütün kanun tebeddül etmiştir. Arazi kanunu mülgadır. Vakıf mülgamıdır? Onun hakkında da sarahat vardır. Eski vakıflarda bir ahkamı mahsusa ile ve ihtiyaç üzerine icareteyne tahvil edilmiştir. Bu da bir ahkamı sultanidir. Resimleri intikali için yeni kanunda da bir tatbik kanunu yapılacağını gösteriyor. Bundan da sarfı nazar Kanunu Medeni emvali gayrimenkuleyi arazi olarak kabul etmiştir ve şu halde arazi denmekle bunda milk de dahildir ve daha bir çok ahkam Arazi Kanununun mülga olduğunu gösteriyor. İşte Aşar Kanunu… Kanunu Medeninin ahkamı muhtelifesi ayrı ayrı nazara alınır. İrs ahkamı araziye de tatbik edilir ve gayrimenkulde bina akar değildir. Asıl olan arazidir. Tasarruf Kanununun maddeleri mülgadır. İzne hacet yoktur. Bu eski zihniyettir. Tapu dairelerinin hakkı tescilidir. Musakkafatı mevkufede icazeti lazımdır. Tapu dairelerinin senedi, senedi resmidir dersek Kanunu Medeninin bir çok maddelerini keenlemyekün addetmiş oluruz.

Mahalle ilmühaberi başka, noter senedi daha başkadır. İsviçre’de noter yokmuş dediler. Olmayabilir, fakat memleketimizde bu akdi tevsik edecek noterlerdir. Ancak, taraflar notere gitmez de doğrudan doğruya tapuya giderlerse ona da bir şey denemez.

Bir kerre Vehbi Beyefendi senedi resmiden maksat ilamdır, ilah… dediler, ilamda tescile lüzum yoktur. Kanun hiç şüphesiz burada fazla ibare yazmamıştır ve bir de Katibi Adil Kanununun birinci maddesi sarahatına nazaran katibi adiller her senedi tevsika mecburdurlar:

Katibi Adil Kanununun altmış bir, altmış üçüncü maddeleri aynen, Tasarruf Kanununun bir kısmı 1451 numaralı kanunla ve bir kısmı da Kanunu Medeniyle mülgadır. Emvali Gayrimenkule Kanununun birinci maddesinin ikinci fıkrasının mülga olduğu gösterilmekle birinci fıkranın mülga olmadığı manası istihraç edilemez ve harç kanununun otuz altıncı maddesine temas edilir.

Orada muamele pek tabidir.

Hulasa ahkamı umumiyeye göre Arazi Kanunu mülgadır, icazete lüzum yoktur. Akitle muamele başka başka şeylerdir. Bundan akdin de defteri hakani dairesinde icra edileceği manası çıkarılamaz. Binaenaleyh noterler bu hususa müteallik senetleri tanzim edebilirler.

Mehmet Beyefendi: Bizde tedavül kabiliyetini haiz olan gayrimenkul başlıca üç kısma ayrılır: milk, icareteynli vakıf, arzı milli. Kanunu Medeninin meriyetinden evvel bunlardan her biri ayrı ayrı ahkama tabi idi. Kanunu Medeninin meriyeti ile bunlar hakkında ahkam birleşmişmidir? Hadisede arazi mevzuubahis edilmesine göre meselenin hallinde bu cihetlerin tetkiki icap edeceği mütalaasındayım. Ahkamı sabıka itibariyle bey ve irs gibi hususlar milkte cari olduğu gibi Kanunu Medeni de mirasın mevzuu tereke gösterilmesine ve terekeden mirasçıların mülkiyet veya intifa hakkına ne suretle sahip olacakları dahi beyan olunmasına ve Borçlar Kanununun beye dair olan 182 nci maddesinde bey bir akittirki onunla bayi satılan malı müşterinin iltizam ettiği semen mukabilinde müşteriye teslim ve mülkiyeti ona nakletmek borcunu tahammül eder, denmesine göre ahkamı hazıra itibariyle milkte cari olur.

Tatbikat Kanununun kırk üçüncü maddesinde Kanunu Medeniye ve Borçlar Kanununa ve bu tatbikat kanununa muhalif olan hükümler ile Mecelle mülgadır, deniliyor. Mecellenin mülga olduğu tasrih edilmiş olduğundan misalimizde bey hakkında Kanunu Medeni ve Borçlar Kanunu ahkamı tatbik edileceği gibi milke taallûk eden miras hakkında da ahkamı sabıka muhalif olduğu cihetle Kanunu Medeni ahkamı tatbik olunur.

Kezalik evlenme, boşanma ve sagir vesayete müteallik Kanunu Medenide ahkam mevcut olduğundan bunlar hakkında Kanunu Medeni ahkamı tatbik edilir. Sair muhalif hükümler de böyledir. Hükümlerin muhalif olup olmadığı mevzulariyle taayyün eder. Mevzular müttehit, hükümler ayrı ayrı ise muhalefet bulunur. Hükümler gibi mevzular da ayrı ise muhalefet bulunmaz. İcareteyn yoluyla tasarruf olunan gayrimenkulün rakabesinde yani zat ve mülkiyetinde mutasarrıfın bir hakkı yoktur. Gayrimenkulün aynı vakfa aittir.

Mutasarrıfın yalnız tasarruf ve intikali hakkı vardır. Bu esasa göre icareteyinli gayrimenkulü mutasarrıfı bey edemez, çünkü maliki değildir. Belki hakkı tasarruf ve intikalini terk ve başkasına ferağ

eder. Kezalik icareteynli gayrimenkul mutasarrıfın vefatında kanunu mahsusuna tevkifan ashabı hakkın intikaline geçer.

Mevrus olmaz, çünkü milk değildir. Şu halde milk olan gayrimenkul mevrus olur ve bey edilir. Milk olmayan gayrimenkul mevrus olmaz. İntikal eder, bey edilemez, dediğimizde ferağ edilir. Hükümler arasında muhalefet yoktur. Çünkü mevzuları başka başka. Bizde, bundan kat’ı nazar ederek Kanunu Medeninin irs ahkamını bu gibi vakıflarda tatbik edecek olursak arz olunan esas mütebaki oldukça tatbik imkanı da yoktur. Mesela icareteynli gayrimenkul mutasarrıfı vefat ederek karısiyle babasını terketse karısına dörtte birin mülkiyetiyle beraber yarısının intifa hakkı verilmek lazım gelir. Halbuki mutasarrıfın mülkiyette alakası yoktur. Kezalik mutasarrıf mirasçı bırakmaksızın vefat ederse Hazineye intikali icap eder. Halbuki mahlûl olarak vakfa ait olur.

Kanunu Medenide tesise dair de ayrıca bir ahkam vardır.

Ancak Tatbikat Kanununun sekizinci maddesinde Kanunu Medeninin meriyete vazından sonra vücuda getirilecek tesislerin Kanunu Medeni ahkamına tabi olacağı ve Kanunu Medeninin meriyete vazından mukaddem vücuda getirilen evkaf hakkında ayrıca bir tatbikatı kanuniye neşredileceği tasrih edilmesine göre eskiden vücuda getirilen evkaf hakkında ayrıca bir tatbikat kanunu neşredilinceye kadar ahkamı sabıkanın tatbiki zaruridir.

Kanunu Medeninin meriyetinden sonraki evkaf bütçe kanunlariyle ve bilhassa bütçe kanunlarının varidat kısmında 328 tarihli intikal kanunu mucibince varidat gösterilmesi ile de bu esas takrir edilmiştir. Evvelce arazii emiriye tabir olunan arzı milliye gelince, Arazi Kanununun üçüncü maddesinde arazii emiriyenin rakabesi canibi beytülmale yani Hazineye ait olduğu musarrah olur. Arazi için ayrıca bir kanun vazının başlıca saikı da mezkûr üçüncü maddedeki bu ibaredir.

İcareteynli evkafta olduğu gibi arazii milliyede de musatarrıfların rakabe ve mülkiyette alakaları yoktur. Mutasarrıflar müstecir olup sureti tasarrufları ve mutasarrıfların vefatında keyfiyeti intikali kanunu mahsus ile muayyendir.

Şu halde bir arzı milliyi mutasarrıfı olan kimse bey edemez, çünkü maliki değildir. Belki hakkı tasarrufunu terk ve başkasına ferağ edebilir ve arzı milli mutasarrıfın vefatında intikal kanunu mucibince ashabı hakkı intikale intikal eder, mevrus olmaz. İrs milkde cereyan edeceğine ve arzı milli mutasarrıfın milki olmadığına göre hükümlerde muhalefet bulunmadığından bunda da Kanunu Medeni ahkamı sureti mutlakada cereyan etmez.

Kanunu Medeni umumi ve kavanini tasarrufiye hususi olduğundan hadise itibariyle hususi kanunlarda sarahat bulunmazsa olvakıt umumi kanuna müracaat edilerek temas ettiği ahkam tatbik olunur. Kanunu Medenide arazii milliye için vaz edilmiş ahkam mevcut olmadığı gibi arazii milliyenin mutasarrıflara temlik edildiğine dair bir maddeyi de muhtevi değildir. Ayni haklara dair olan dördüncü kitapta mülkiyetten, irtifak ve intifa ve sükna hakları ve gayrimenkul mükellefiyeti gibi mülkiyetin gayri ayni haklardan ve bunların ahkamından bahsolunur.

Gerçi gayrimenkul mülkiyete ait olan babın birinci faslında gayrimenkul mülkiyetin mevzuunu beyan eden 632 nci maddede bu kanuna göre aşağıdaki şeyler gayrimenkuldür denilir ve birinci olarak arazi gösterilir.

Gayrimenkul mutlak olarak zikredilirse bunda arzı milli de dahildir. Arzı millinin gayrimenkul olduğundan şüphe yoktur. Nitekim hususi kanunlarda da emvali gayrimenkule unvan ve tabiri vardır. Arzı milli mutlak gayrimenkule dahildir, fakat mülkiyet ile tayin olunan gayrimenkulde dahil değildir.Mülkiyet ile mukayyet gayrimenkulde araziden ancak memlüke olan arazi dahil olur. Mülkiyet ile mukayyet olan gayrimenkul, eşhasın malik olduğu gayrimenkuldür, çünkü mülkiyete ait umumi hükümlerde bir şeye malik olan ilah… diye başlıyor ve bunu takip eden fasılda da gayrimenkul mülkiyetinden bahsolunuyor. Arzı millide de mülkiyet vardır, ancak mülkiyet Hazineye aittir. Mutasarrıfı malik değildir. Esbabı temellükten biri mevcut olmadıkça bir kimse bir şeye malik olamaz. Arazi Kanununun ikinci maddesinde yazıldığı veçhile arzı milliye malik olmak için arzı millinin temliki sahih ile temlik edilmesi lazımdır. Gayrimenkul mülkiyetin ne suretle iktisap edileceği Kanunu Medeninin iktisaba ait faslında muharrerdir. Bir kanun mahalline müsadif olursa o mahalde tatbik olunur. Mahalli olmayan yerde tatbik olunamaz. Kanunu mahsusa tevfikan temlik vaki olmamasına ve arazii milliyenin mutasarrıflarına temlik edildiğine dair sarahatı kanuniye ve esbabı temlikten biri de bulunmamasına ve tapu idarelerinde elyevm arzı milli olarak mukayyet bulunmasına ve mutasarrıflarına verilmekte olan senetlerde nevi arzı milli diye gösterilmesine ve hususi kanunları mevcut olmasına ve ahkam itibarile de muhalif bulunmamasına göre mahalli olmayan arzı millide Kanunu Medeninin mülkiyete ait ahkamı tatbik edilemez. Binaenaleyh arazii milliyeye müteallik kanunlar da mülga olmayıp filhal mer’i olduğu kanaatındayım. Kanun vazıı, kanunlarda kast eylediği manalar için istimal eylediği inzibat ve tabiratın da vazııdır.

Kanunda bir lafız ve ibare zikredildiği gibi maksut manayı kanuni ve istitilahisidir. Kanunu Medeni ve Borçlar Kanunu ile beraber mevkii meriyete vaz olunan Ticaret Kanununun on sekizinci maddesinde tacir olan ve olmayan eşhasın ahare bey ve ferağ ederek temini temettü kastiyle emvali gayrimenkule iştira veya teferru etmeleri ve böyle iştira veya teferru ettikleri emvali gayrimenkuleyi bey veya ferağ eylemeleri muamelatı ticariyeden maduttur, deniliyor ki bu maddede hem bey tabiri ve hem de beyin gayri olan ferağ tabiri zikrediliyor.

Bey emvali gayrimenkulenin mülkiyet kısmına, ferağ ise milk olmayan arzı milli ve icareteynli vakfa racidir. Milk olmayan gayrimenkullere mahsus ahkam ve kavanin mülga ve emvali gayrimenkule alelıtlak bey kabiliyetini haiz olsaydı ferağ tabirinin böyle (ya) ile zikredilmemesi ve bunun huşu müfsit olması icap ederdi. Kanunda ise zait ve huşu sözün yeri yoktur.

Şu halde mülk olmayan gayrimenkule mahsus ahkam ve kavaninin meri olduğu bununla da müeyyittir.

Mülk olmayan arazii milliye ve icareteynli evkaf bey edilemeyince bunların kazancı Borçlar Kanununun 213 ncü maddesindeki gayrimenkul beyinde dahil olamaz. Çünkü mezkûr maddedeki gayrimenkul bey karinesiyle mülk olan gayrimenkuldür ve bey başka, ferağ başkadır. Binaenaleyh araziyi milliye ve icareteynli evkafın ferağ ve sair muamelatı tasarrufiyesi emvali gayrimenkulenin tasarrufu hakkındaki kanunun birinci maddesi mucibince tapu dairelerinde icra olunur. Mezkür 213 ncü maddedeki senedi resmiden maksadın şu veya bu olması bunlar hakkında mevzuubahis olamaz. Bu bahs ancak milk olan gayrimenkulün beyinde cari olur. Bu hususta da iki aza tarafından izahat verilmiştir. Maruzatım bundan ibarettir.

İbrahim Ethem Beyefendi: Bir kısım arkadaşların kanaatı, Katibiadil Kanununun eski hali dahi emvali gayrimenkulenin satışına müsait bulunduğudur. Hallolunacak cihet budur. Bendenizce Katibiadil Kanunu emvali gayrimenkulenin temliki hakkında katibi adillere bir salahiyet vermemiştir, yalnız vekaleti hakkında cevaz vermiştir. Şu halde Kanunu Medeni çıktıktan sonra bu salahiyet tevsi edilmişmidir? Arkadaşlar Borçlar Kanununun 213 ncü ve Kanunu Medeninin 634 ncü maddelerinden bahis buyurdular. Yapılacak şeyden yapanı istidlal etmek, bu doğru değildir. Asıl tevakkuf edilecek mesele budur. Borçlar Kanunundaki senedi resmiden maksat katibiadil senedi değil dersek şartla bey vadi ne olacak? Bunları tapu dairesi yapamaz, bu cihetler mühimdir.

Fuat Beyefendi dedikleri gibi ölüme bağlı tasarruflarda kanunun verdiği bu salahiyeti tamamına teşmil etmek imkanını göremiyorum. Bendeniz öyle anlıyorumki Kanunu Medeni katibiadillerin salahiyetini tevsi etmemiştir. Katibiadillerin tanzim edecekleri bu yoldaki senetlerin resmi olabilmesi için resmen ve sarahatan bu salahiyet kendisine verilmiş olmalıdır. Kanunu Medeni nerelerde katibiadillere

salahiyet vermiş ise bunu tasrih eylemiştir. Kanunu Medeninin tatbikatına ait kanunun kırk üçüncü maddesiyle bütün ahkam mülga olmasına göre aktin hükmü mülkiyeti iktisaptır.

Tescil temliki iktisaptır, dediler. Bendeniz de diyorumki, Katibiadil Kanununun yetmiş sekizinci maddesi meydanda iken kanunu umumide senedi resmi ve şekli resmi tabirini görünce mercisiz kalmamak için bu senedi tanzim edecek katibiadildir diye bir istidlal yapılamaz.

Katibiadil Kanunu katibiadillere emvali gayrimenkule satışları hakkında salahiyet vermemiş ve Kanunu Medeni de bu hususta katibiadilin mevcut salahiyetini tevsi etmemiş olduğundan bizde tapu memuru hem akti ve hem de tescili yapar.

Katibiadilin hilafı vazife ve salahiyet yaptığı senetler senedi adiden başka bir şey değildir.

Ali Himmet Beyefendi: Borçlar Kanununda katibiadil senediyle yapılır denmiş olsaydı katibiadillere salahiyet verilmiş olmazmı idi?

İbrahim Beyefendi: Ölüme bağlı tasarruflar verildiği gibi bu da katibiadillerin vazifesinden addolunabilirdi.

Vehbi Beyefendi: Mecelle mülgadır. Bunda hepimiz müttefikiz. Borçlar Kanunu, Kanunu Medeninin mütemmimidir. Şu halde diğer kanunların muarızı olan maddeler mülgadır, dendiğine göre diğer kanunların Kanunu Medeninin maddeleriyle tearuz etmeyen aksamı elyevm mer’i olduğu anlaşılır. Hiç şüphesiz vazıı kanun bu tabiri vaz ederken bir maksadı vardı. O da Mecelleden başka bir çok kanunlar vardı. Bunların bakasını teminen vaz edilmiş bir kayt olması pek tabidir. Eğer böyle olmasaydı bütün muamelatı nasın bir çokları muattal kalacaktı. Bunun tafsilini zait addederim. Mecelledeki şüf’a arazide hakkı talep demektir. Arazi Kanununun kırk dördüncü maddesinin hükmü bakidir. Çünkü Kanunu Medeniye muarız değildir. Kanunların ahkamını tatbik etmek ise eski bir zihniyet değil, bir hareket olur.

Kazım Beyefendi: Reis Beyefendi Kanunu Medeninin araziye müteallik hükümlerinin tatbik olunacağını söylediler. Bendeniz hakkı rüçhanın da mülga olduğunu iddia ederim. Emvali gayrimenkulenin tasarrufunu takyit eden şeyler komşuluk haklarıdır. Hakkı rüçhana dair Kanunu Medenide sarahat aramağa lüzum yoktur. Beşeriyet serbestisini kabul eden bu kanunun hilafına hareket edilemez. İbrahim Beye cevap vereceğim. Akitleri taraflar yapar, daireler yapmaz. Gerek katibiadil ve gerek tapu memurları tevsik ve tescil ederler. Kanunu Medeninin emvali gayrimenkule tasarrufu hakkındaki ukudatı tespit etmek için tapu memurunun tavassutu şart dediler. Kanunu Medeninin 633 ncü maddesi istisna buyurduğunuz fıkra âm ve şamil ise kanunun hükmü yoktur. Borçlar Kanununun 213 ncü maddesinin fransızca aslında (akdi oşatık) (*) denmesine göre katibiadiller bu muameleyi yapamaz demek doğru olmasa gerektir. Katibiadil kanununda da bu hususta bir men yoktur. Katibiadil senediyle satışa dair olan akit muteberdir. Tescil başkadır.

———————————–

(*)  Acte authentique: re’sen yapılan senet, resmî seneT:

Hilmi Beyefendi: Bir devletin emvali gayrimenkulesi tapu dairesinde tescil edilir.

Beyefendi: Emvali gayrimenkulenin tasarrufu hakkındaki kanunun birinci fıkrası mülgadır. Harç Kanununun otuz altıncı maddesi mucibince harçlara müteallik ahkam dahi mülgadır. Diğer kısımları da Kanunu Medeni ile ortadan kalkmıştır.

Vehbi Beyefendi: Gayrimenkulü on sene bila niza tasarruf eden kimse o malı tescil ettirir, senet alır. Burada akit yoktur.

Ali Himmet Beyefendi: İbrahim Bey bazı arkadaşlarla tarzı istidlalimizi beyenmiyorlar. Ben bunda kendimi mazur görürüm. Şekli resmiyi kimin yapacağını düşünmek tabiidir. Tesis ve evlat edinme,evlat tanımak ilah… resmi senetle olur. Hadiseler tahaddüs ettikçe biz bunu düşünmek mecburiyetindeyiz. Senedi resmi nedir? İki tarafın kanun dairesinde esbabı fesat yokken kendi aralarında yaptıkları akittir. Kanundaki (şekli resmi) nin merciini ararken karşımızda noteri görüyoruz. Evvelce Tasarruf Kanununun birinci maddesi katibiadillerin bu şekilde bir senet tanzimine mani idi. Mademki o madde mülgadır, tapu memurları tescil memurudur.

İsviçrede bu muamele mevcut olan yerlerde notere aittir. Ölüme bağlı tasarrufları katibiadile verdiğimiz halde hayatta bulunan bir adamın katibiadile gitmesinde ne mahzur vardır!

Vehbi Beyefendi: Kanunu Medeninin ahkamını sarahatan veya delaleten ifa ettiği kavanin ahkamının meri olduğunu iddia etmediK: Tatbikat kanununun kırk üçüncü maddesine tevfikan muarız olmayan ahkamı bakidir, dediK: Bu cümleden olarak Arazi Kanununun ve bilhassa kırk dördüncü maddesi hükmünün baki olduğu kanaatındayız.

Ali Himmet Beyefendi: Heyeti celilenin müsaadesiyle bir iki cihete cevap vereceğim. Evvelki söylenen ve söylediğim hususları tekrar etmeyeceğim. Buyurulduki, Kanunu Medeninin arazii milliyeye şümulü yoktur. O arazi ahkamına tabidir. Hatta tapu dairelerince bu kabil yerler senetlerde arazii milliyeden diye kaydediliyor. Kanunu Medenide de hep mülkiyetten ve irsten bahsedilmesi buna delildir.

Kanunu Medenide gayrimenkul arazii milliyeye de şamil bir surette tarif edilmiş, sureti mutlakada nev’i arazi diye tasrih edilmiştir. Kanunu Medenide milk ve irs tabirleri kullanılması gayrimenkulat tevhit

edilmesinden, mülkiyetten, irsten başka bir şey tanınmamasındandır. Senetlerde arazii milliyeden denmesi haizi itibar değildir. Nitekim Kanunu Medeninin neşrinden sonra hükümetçe tapu dairelerince arazi dediğimiz yerler hakkında Kanunu Medeni ahkamı tatbik ediliyor. Kanunun meriyetinden sonra vefat eden bir şahsın arazisi eski İntikal Kanununa tevfikan intikal ettirilmek suretiyle verilmiş bir hüküm gelse hangi daire kabul eder? Hiç biri kabul etmez. Bu mesele basit ve vazıhtır. Vehbi Beyefendi Hazretleri Katibiadil Kanununun tadilatiyle noktai nazarlarına istidlal etmek istediler. Bu çok zaif bir istidlaldir. Bu tadilat Kanunu Medeniden çok sonradır. Biz tadilatın temas etiği hususatı tadildenmi anlıyoruz? Elbet değil. Bu tadilattan maksat Kanunu Medeninin vaz ettiği ahkama göre katibiadil kanununu ıslahtır. Biz emvali gayrimenkulenin beyi hakkında tadilatta bir şey yoktur diye istidlal eder de yarın öyle bir tadil olursa ne yaparız? İbrahim Beyefendiden bir sual sormuştum ki şu idi: Borçlar Kanununda gayrimenkul beyi katibiadil senediyle muteber olur, denseydi katibiadiller böyle bir senet tanzimine salahiyettar olurlarmıydı? Cevaben dedilerki eveT: Şimdi de şunu sorarım: Borçlar Kanunundaki senedi resmiden maksat delaili kat’iye ile katibiadil senedi olduğu tahakkuk edince sarahatan katibiadil senedi denmekle bunun beyninde ne fark kalır? Bir de İbrahim Beyefendi asıl tevakkuf edeceğim mesele, Borçlar Kanunundaki senedi resmiden maksat katibiadil senedi değil derse şartla bey vadi ne olacak? Bunları tapu daireleri yapmaz. Bu cihetler mühimdir, buyurdular, fakat bir cevap vermediler. Benim anladığım, ihmal edilsin, bunlar da yapılmasın, demek istediler. İşte bu olamaz. Kanunun hükmü sarihi ihmal edilemez. Maruzatım bundan ibarettir, demelerine ve hadisenin münakaşaya tahammülü olmasına ve vaktin de ademi müsaadesine binaen müzakere vakti ahara talik edildi. 29/1/930

Tayin olunan 10 haziran 931 tarihine müsadif çarşamba günü içtima eden Heyeti Umumiyeye kırk bir zatın iştirak ettiği görüldükten ve nisabı müzakere tahakkuk ettikten ve riyaset makamınca 10012 no.lu Tapu Sicili Nizamnamesinin on dokuzuncu maddesi okunduktan sonra:

Söz alan Ali Himmet Beyefendi: Nizamnameler Teşkilatı Esasiye Kanunu mucibince kanuna muhalif olmamak üzere tanzim edilir. Bu nizamname kanunu tefsir mahiyetinde değildir. Çünkü tefsir Büyük Millet Meclisine aittir. Bu itibarla nizamnamenin hükmü yoktur. Hepsinden katı nazar mer’i değildir.

Birinci Hukuk Reisi Vehbi Beyefendi: Heyeti Vekilenin nizamname neşredeceğine dair Teşkilatı Esasiye Kanununda sarahat olduğu gibi bu nizamname gerek Borçlar ve gerek Kanunu Medeni ahkamına tamamen muvafıktır. Borçlar Kanunundaki senedi resmiden maksat tapu nizamnamesinin şimdi bahsettiği veçhile tapu memurunun yaptığı zabıtname olduğu tahakkuk etmiştir. Tekrar müzakereye lüzum olmadığı gibi salahiyettar Heyeti Vekile tarafından tanzim edilen işbu nizamnamenin mer’i olmadığına dair salahiyettar makamdan ittihaz ve tebliğ edilmiş bir karar dahi yoktur.

Sait Beyefendi: Nizamname Kanunu Medenideki sarahata göre yapılmıştır ve Tasarruf Kanununun birinci maddesi elyevm meridir.

Ali Himmet Beyefendi: Heyeti Vekile nizamnameyi yapar ancak, ahkamı cedideyi ihtiva etmemek şartiylE: Tefsir de yapamaz. Çünkü tefsir Meclise aittir. İzah mahiyetinde olduğunu kabul etsek derhal mer’i olması lazımdır. Zira kanunlar mer’idir.

Vehbi Beyefendi: Kanunu Medeni ve Borçlar Kanununun mevaddı malümesi muhtacı tefsir olsaydı bu nizamname tedvin edilmezdi.

Kazım Beyefendi: Heyeti celilenizi iki celse işgal eden bu hadise hakkında mukaddema ilmi tetkikata müstenit olmak üzere Fuat Hulusi Beyefendi pek güzel izah buyurmuşlardı.

Bendeniz meselede bir cihetin yanlış anlaşıldığı kanaatındayım. Biz hiç bir vakit noter senedinin mülkiyeti naklettiğini iddia etmedik ve etmiyoruz, ancak noter senedi temellük hakkını bahşeder, diyoruz ve kanunumuzun mehazinde (Otantik) tabiri vardır, bu noter senedinden başka bir şey değildir. Bu nizamname tapu memurlarının vazifelerinin sureti ifasına dairdir. On dokuzuncu maddesine gelince mülkiyeti nakleden resmi senetlerden bahsediyor. Nizamnamenin tatbiki sahasını Heyeti Vekile izah edecektir. Biz tapudan sorduk, henüz tatbik edilmediğini söylediler,

buyurmalariyle kıraat olunan on dokuzuncu maddeye nazaran tevhidi içtihada lüzum olup olmadığı reye vazedilerek neticede tevhidi içtihada lüzum olduğu ekseriyetle takarrür etti.

Tekrar söz alan Birinci Hukuk Reisi Vehbi Beyefendi: Kazım beyin bahis buyurdukları resmi senedin noter senedi olduğuna dair olan kanun Fransa (Kotsivili) dir, halbuki bizim kanunumuz İsviçre Kanunu Medenisinden alınmıştır.

Kazım Beyefendi: Akit otantik dendiğine göre bu noter senedidir. 213 ncü maddedeki tapu senedidir, dediler. Ben bunu kabul etmiyorum ve kıraat olunan nizamnamedeki senet tapu senedidir, noter senedi değildir dediler. Müzakerenin kifayeti kabul edilmekle emvali gayrimenkulenin noter senediyle vuku bulan alım ve satımının muteber olup olmadığı reye vazedilerek neticede;

Arazii milliye ve mevkufe nevinden olan emvali gayrimenkulenin ferağı mukaddema tapu memurlarının dahi dahil olduğu ferağ komisyonlarında icra olunmakta iken bu komisyonlar lağv ve ferağ takririnin istimaı vazifesi tapu memurlarına hasredilmiş olduğu gibi emlaki sırfe tabir olunan diğer emvali gayrimenkulenin bey ve şirası dahi 1318 tarihinden sonra ayni usul ve merasime tabi tutulmuş ve tapu memuru huzurunda vuku bulmayan bilcümle emvali gayrimenkule alım ve satımları gayri muteber ve hükümsüz addedilmiştir.

1926 senesi eylülünün dördüncü gününden itibaren mevkii meriyete vazedilen Kanunu Medeninin 634 ncü maddesinde mülkiyeti nakleden akitler resmî şekilde yapılmadıkça muteber olmayacağı ve Borçlar Kanununun 213 ncü maddesinde dahi gayrimenkul beyi muteber olmak için resmi senede raptedilmek şart olduğu beyan olunmuş ise de resmi şekil ve senedi resmi tabirlerinin noter senedi olduğu zikredilmediği gibi bu kanunların mehazi olan İsviçre Kanunu Medenisiyle İsviçre Boçlar Kanununun ayni hükümleri ifade eden ve ibareleri aynen bittercüme kanunlarımıza derç olunan maddelerinde dahi bu hususta takrir istimaına mezun olarak şekli resmide senet tanzim edecek olan memurun noter olduğu yazılmayıp çünkü İsviçre Cumhuriyeti müttehidesini teşkil eden kantonların bazısında gayrimenkulün alım ve satımı hakkında senet tanzimi vazifesi notere ve bazısında da noterden gayri bir memura tefviz edilmiş olduğundan mezkûr maddelere şu vazifenin notere veya noterden başka bir memura hasrını ifade eden hiç bir kayıt ilave olunmayarak her bir kantonda bu hususta meri kanunun hükmü ipka edilmiştir. Mevcut kanunlarımızın ahkamına nazaran senedi resmi yalnız noter senedi olmayıp bir mahkemenin ilamı ve tapu memurunun gayrimenkul alım ve satımı hakkında istima eylediği takriri tevsikan tanzim etmiş olduğu zabıtname dahi senedatı resmiyeden madut olduğundan salifüzzikir maddelerde yazılı olan şekil ve senedi resmi tabirlerinden vazııkanunun

maksadı noter senedi olup olmadığına hükmolunabilmek için noterlerin gayrimenkulün temlik ve temellüküne dair takrir istimaına ve bu babta senet tanzimine mezun olup olmadıklarının ve bu vazifenin tapu memurları uhdesinde ipka edilip edilmediğinin mütalaası ve tetkiki icap eder. Şöyleki:

Elyevm meri olan 15 teşrinievvel 329 tarihli Noter Kanununun noterlerin vezaifini tayin eden altmış iki ve altmış üçüncü maddelerinde emvali gayrimenkulenin temlik ve tefvizine dair takrir istimaına ve olbabta senet tanzimine noterlerin mezun ve salahiyettar olduklarına dair sarahat mevcut olmadığı gibi kanunu mezkûrun bazı maddelerini muaddil 6 mart 929 tarihli ve 1402 no.lu kanunun üçüncü maddesinde noterlerin Kanunu Medeninin mevaddı mahsusasına tevfikan tanzim ve tastik edecekleri ölüme bağlı tasarrufları muhtevi evrak ve senetler ve mukavelelerle evlenme mukavelelerinin tesciline mahsus defter tutacakları emredilmekte olup emvali gayrimenkule alım ve satımının da kaydına mahsus defter ittihaz ve istimal edecekleri zikrolunmamıştır. Eğer Kanunu Medeninin 634 ve Borçlar Kanununun 213 ncü maddelerinde münderiç şekli resmi ve senedi resmi tabirlerinden noter senedi kast edilmiş olsaydı ölüme bağlı tasarruflar ve evlenme mukaveleleri gibi gayrimenkulün alım ve satımı hakkında dahi noterin defter tutmasını vazııkanun emretmesi lazım gelirken bundan bahsetmemesi noterlerin emvali gayrimenkulenin alım ve satımı hakkında senet tanzim ve tastikine mezun olmadığına ve binaenaleyh Kanunu Medeni ve Borçlar Kanununun salifüzzikir maddelerinde yazılı olan şekli resmi ve senedi resmi tabirlerinden noter senedi kastedilmemiş olduğuna delildir. Bununla beraber ahiren neşrolunan 1451 numaralı kanunun otuz altıncı maddesinde emvali gayrimenkulenin tasarrufuna dair 30 mart 1329 tarihli kanunun birinci maddesinin yalnız ikinci fıkrası mülga olduğu beyan edilip emvali gayrimenkulenin tasarrufuna müteallik bilcümle muamelatın münhasıran tapu dairelerinde icra kılınacağını natık olan fıkraları lağv olunmamasına ve mezkûr otuz altıncı maddei kanuniye emvali gayrimenkuleye müteallik kanunlar ahkamından hangisinin ipka ve hangisinin ilga edildiğini beyan sadedinde kaleme alındığı esbabı mucibe mazbatasında zikredilmesine ve yine 1451 no.lu kanunun yirmi sekizinci maddesinde tapu memurunun akit icrası için bir mahalle azimetinde muayyen miktarda harç alacağı beyan olunmasına nazaran Kanunu Medeni ve Borçlar Kanununun 634 ve 213 ncü maddelerinde münderiç şekli resmi ve senedi resmi tabirlerinden noter senedi maksut olmadığı ve noterlerin emvali gayrimenkule alım ve satımına dair takrir istimaına ve olbabta senet tanzim ve tastikına mezun bulunmadığı tebarüz etmekte ve Teşkilatı Esasiye Kanununun bahşettiği salahiyete ve Kanunu Medeninin mevdaddı mahsusası ahkamına istinaden Heyeti Vekilece ahiren tanzim ve neşredilen Tapu Sicili Nizamnamesinin on dokuzuncu maddesinde tescile esas olan mülkiyet aktini natık resmi senedin tapu memuru tarafından tanzim olunacağının sarahatan zikredilmesi de bu hakikatı sahai vuzuha isal eylemektedir.

Esbabı mebsutaya binaen emvali gayrimenkulenin noter senediyle alım ve satımı kanunen gayri muteber olduğu on altı reyi muhalife karşı yirmi beş rey ile ve mevcudun ekseriyeti mutlakasiyle takarrür etmiştir.

 

AYKIRI GÖRÜŞLER :

Birinci Reis : Kanunu Medeni ve Borçlar Kanunu hükümlerine nazaran noter senediyle vuku bulan alım ve satım muteberdir.

Birinci Ceza Reisi : Kanunu Medeni ve Borçlar Kanunu hükümlerine nazaran noter senediyle vuku bulan alım satım muteberdir.

Üçüncü Ceza Reisi : Kanunu Medeni ve Borçlar Kanunu hükümlerine nazaran noter senediyle vuku bulan alım ve satım muteberdir.

Dördüncü Hukuk Reisi : Kanunu Medeni ve Borçlar Kanunu hükümlerine nazaran noter senediyle vuku bulan alım ve satım muteberdir.

Ticaret Reisi : Kanunu Medeni ve Borçlar Kanunu hükümlerine nazaran noter senediyle vuku bulan alım ve satım muteberdir.

Aza Nazmi : Kanunu Medeni ve Borçlar Kanunu hükümlerine nazaran noter senediyle vuku bulan alım ve satım muteberdir.

Aza Ali Himmet : Kanunu Medeni ve Borçlar Kanunu hükümlerine nazaran noter senediyle vuku bulan alım ve satım muteberdir.

Aza Kâzım :  Kanunu Medeni ve Borçlar Kanunu hükümlerine nazaran noter senediyle vuku bulan alım ve satım muteberdir.

Aza M. Abdullah : Kanunu Medeni ve Borçlar Kanunu hükümlerine nazaran noter senediyle vuku bulan alım ve satım muteberdir.

Aza Şevket, M. Nail, Fevzi : Kanunu Medeni ve Borçlar Kanunu hükümlerine nazaran noter senediyle vuku bulan alım ve satım muteber olduğu reyindeyiz.

Aza İ. Sıtkı : Kanunu Medeni ve Borçlar Kanunu hükümlerine nazaran noter senediyle vuku bulan alım ve satım muteberdir.

Aza Ziya : Kanunu Medeni ve Borçlar Kanunu hükümlerine nazaran noter senediyle vuku bulan alım ve satım muteberdir.

Aza A. Refik : Kanunu Medeni ve Borçlar Kanunu hükümlerine nazaran noter senediyle vuku bulan alım ve satım muteberdir.

Aza Aziz : Kanunu Medeni ve Borçlar Kanunu hükümlerine nazaran noter senediyle vuku bulan alım ve satım muteberdir.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir