1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/1753 K: 2020/279


4 adet bağımsız bölümün ortaklığının giderilmesi istendiğine ve davacı ile davalıların veraseten iştirakli bulunduğuna göre mahkemece, öncelikle bağımsız bölümlerin her birinin bir paydaşa düşecek şekilde gerekirse ivaz ilavesi suretiyle aynen taksiminin mümkün olup olmadığı hususunun uzman bilirkişiler aracılığı ile araştırılarak oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken belirtilen hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Davacı İstemi: 4. Davacı … vekili 11.03.2010 tarihli dava dilekçesinde; tarafların müşterek murisi …’in 1993 tarihinde ölümü ile İstanbul ili Beşiktaş ilçesi 313 ada 17 parsel de kayıtlı 3 numaralı bağımsız bölüm, Güngören ilçesi 3092 parselde 24/255 arsa paylı zemin kat 2, 23/255 arsa paylı zemin kat 3 ve 23/255 arsa paylı 1. kat 4 numaralı bağımsız bölümlerde mirasçıları olan davacı ve davalıların iştirak hâlinde malik olduklarını, taşınmaz üzerindeki ortaklıklarının anlaşma yoluyla aynen taksimi suretiyle giderilmesinin mümkün olmadığını ancak satış yoluyla giderilebilineceğini ileri sürerek anılan taşınmazlarda satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı: 5. Dava, birden fazla davalıya husumet yöneltilmek suretiyle açılmıştır.

Davalı … … 07.04.2010 tarihli cevap dilekçesinde; çekişme konusu taşınmazların anlaşma ile aynen taksiminin mümkün olduğunu, Beşiktaş ilçesinde olan taşınmazın aile konutu olduğunu ve bu adreste …ve …’in ikamet ettiğini, Güngören ilçesi zemin kat 2 numaralı bağımsız bölümde davacının oturduğunu, zemin kat 3 numaralı bağımsız bölümün kirasının davacı tarafından, 1. kat 4 numaralı bağımsız bölümün kirasının da kendisi tarafından alındığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı … 04.05.2010 tarihli cevap dilekçesinde; çekişme konusu taşınmazların anlaşma ile aynen taksiminin mümkün olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararı: 6. İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 29.11.2011 tarihli ve 2010/205 E., 2011/860 K. sayılı kararı ile; 17.06.2011 tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu mesken niteliğindeki taşınmazların ivaz ilavesi suretiyle dâhi taraflar arasında aynen taksiminin mümkün olamayacağının ve taşınmazların satılması suretiyle taraflar arasındaki ortaklığın giderileceğinin bildirildiği, davalı … vekili tarafından mevcut dairelerin kullanımı ve karşılıklı ivaz ödemesi ile denkleştirme hususunun dikkate alınması için dosyanın bilirkişilere gönderilerek ek rapor alınmasının talep edildiği, ancak 27.09.2011 ve 25.10.2011 tarihli ara kararlar gereğince verilen kesin süreye rağmen takdir edilen bilirkişi ücretinin yatırılmadığından bilirkişi incelemesi yapılamadığı, bu itibarla toplanan delillere ve dosya kapsamına göre dava konusu İstanbul ili, Beşiktaş ilçesi, Türkali Mah. 313 ada, 17 parselde kayıtlı 223.00 m2 miktarlı ve beş katlı dokuz daireli kargir apartman niteliğindeki 20/180 arsa paylı 3 numaralı bağımsız bölümün eklentisi kömürlük ile İstanbul ili, Güngören ilçesi, 3092 parselde kayıtlı 255.00 m2 miktarlı ve arsa niteliğindeki 24/255 arsa paylı, zemin kat 2 numaralı bağımsız bölüm, 23/255 arsa paylı zemin kat 3 numaralı bağımsız bölüm ve 23/255 arsa paylı 1. kat 4 numaralı bağımsız bölümün satılarak ortaklığının satış yoluyla giderilmesine, satış bedelinin hissedarlara tapudaki ve mirasçılık belgesindeki hisseleri oranında paylaştırılmasına karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı: 7. İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili ile davalı … … temyiz isteminde bulunmuştur.

Yargıtay 14. Hukuk Dairesince 10.02.2014 tarihli ve 2013/16256 E., 2014/1736 K. sayılı kararı ile; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 642/2 ve 650. maddelerinde yer alan düzenlemelere yer verilerek, TMK’nın 642. maddesinin gerekçesinde de bu düzenlemenin, uygulamada terekede yer alan değerlerin her birinin ayrı ayrı ele alınması nedeniyle aynen paylaşılmasının mümkün olmadığı, bunun da taşınmazların el değiştirmesine ve mirasçıların miras bırakanın terekesinden uzaklaştırılmasına sebep olduğu gözetilerek getirildiğinin açıklandığı, bu hükümlerden açıkça anlaşılacağı üzere hâkim miras yoluyla intikal eden terekenin tamamı veya terekedeki malların her birini göz önünde tutarak olanak varsa taşınmazların her birinin tamamını bir mirasçıya vermek suretiyle paylaştırma yapılabileceği, Hukuk Genel Kurulunun 27.04.2011 tarihli ve 2011/6-55 E., 222 K. sayılı kararında TMK’nın 642 ve 650. maddelerine göre uyuşmazlığın çözümünün öngörüldüğü, dört adet bağımsız bölümün ortaklığının giderilmesi istendiğine ve dört mirasçı olduğuna göre mahkemece bağımsız bölümlerin her birinin bir paydaşa düşecek şekilde gerekirse ivaz ilavesi suretiyle aynen taksiminin mümkün olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle oy çokluğuyla karar bozulmuştur.

Direnme Kararı: 9. İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 29.04.2014 tarihli ve 2014/118 E., 2014/359 K. sayılı kararı ile; ortaklığın giderilmesi davalarında ortaklar arasında anlaşma olmadıkça hâkim kendiliğinden bazı taşınmazları bir kısım paydaşlara, kalanını diğer paydaşlara verilmesi şeklinde aynen bölünerek paylaştırmaya karar veremeyeceği, zira ortaklığın giderilmesi davası, ortaklar arasında taksim hususunda anlaşma ve tapuda o yolda işlem yapılması olanağı bulunmayan taşınmazın ortaklığının aynen bölünme suretiyle, bunun mümkün olmaması hâlinde bir taşınmazın bir ortağa, bir taşınmazın diğer ortağa verilmesi suretiyle taşınmazların taksimi tüm tarafların o konuda uyuşmaları ve sulha varmaları ile mümkün olduğu, somut olayda muris …’den intikal eden 4 bağımsız bölümün ortaklığının giderilmesinin istenildiği, yargılama sırasında mirasçılardan …’in vefat etmiş olup geriye 3 mirasçı kaldığı, bu durumda dava konusu 4 bağımsız bölümün 3 mirasçı arasında aynen taksiminin mümkün olmadığı, davacı vekilinin dava konusu taşınmazların değerlerinin farklı olması nedeniyle müvekkilinin ivaz ödeme imkânı olmadığını da bildirdiği, bu durumda dava konusu taşınmazların mirasçı olan davacı ve davalılar arasında anlaşma veya sulh olmaması nedeniyle aynen taksiminin mümkün olmadığı gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi: 10. Direnme kararı süresi içinde davalılar … ve… … tarafından temyiz edilmiştir.

UYUŞMAZLIK 11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; çekişme konusu 4 adet bağımsız bölümün 4721 sayılı TMK’nın 642/2 ve 650. maddelerinde yer alan düzenlemeler gözetilerek her birinin bir paydaşa düşecek şekilde gerekirse ivaz ilavesi suretiyle aynen taksiminin mümkün olup olmadığı hususunda Mahkemece araştırma ve inceleme yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

GEREKÇE 12. Eski adıyla izale-i şüyu ve yeni adıyla ortaklığın giderilmesi davaları, paylı (müşterek) ya da elbirliği (iştirak hâlinde) ile mülkiyete konu olan taşınmaz veya taşınır mallarda paydaşlar/ortaklar arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan iki taraflı, taraflar için benzer sonuçlar doğuran bir dava türüdür (Ruhi,C./Ruhi, A.C.: İzalei Şüyu Ortaklığın Giderilmesi Paylaşma Davaları (Güncel Yargıtay Kararlarıyla), Ankara, 2018, s. 16-17).

Birden çok kimsenin taşınır veya taşınmaz nitelikteki aynı eşya üzerinde maddi şekilde bölünmemiş paylara malik olmalarına imkân veren mülkiyet türü, paylı mülkiyettir. Elbirliği ile mülkiyet hâli ise, 4721 sayılı TMK’nın 701. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında “Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır” şeklinde tanımlanmıştır. Ölüm olayı ile birlikte miras bırakanın malları üzerinde mirasçılar arasında kendiliğinden kurulan “miras ortaklığı” elbirliği ile mülkiyet hâlinin en tipik örneğidir. Mirasçılar ölüme bağlı olarak murisin malvarlığı (tereke) unsurları üzerinde elbirliği hâlinde mülkiyete sahip oldukları için terekeye ait bütün haklar üzerinde ancak birlikte tasarruf edebilirler (TMK m. 640/2).

Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir. 4721 sayılı TMK’nın 642. maddesinde:

“Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir.

Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hâkim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır…”hükmü,

Aynı Kanun’un 650. maddesinde de;

“Mirasçılar, tereke mallarından mirasçı veya ortak kök sayısınca pay oluştururlar.

Anlaşma olmazsa, mirasçılardan her biri, payların oluşturulmasını sulh mahkemesinden isteyebilir. Payların oluşturulmasında hâkim, yerel âdetleri, mirasçıların kişisel durumlarını ve çoğunluğun arzusunu göz önünde bulundurur.

Payların özgülenmesi mirasçıların anlaşması uyarınca yapılır. Buna olanak bulunmazsa kur’a çekilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Bu hükümlerden açıkça anlaşılacağı üzere, terekedeki mallara iştirak hâlinde malik olan her mirasçı, ortak sıfatıyla terekedeki taşınır ve taşınmaz malların aynen ve şayet bu mümkün değilse satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçının açtığı ortaklığın giderilmesi davasında, hâkim imkân varsa taşınmazlardan her birinin tamamını bir mirasçıya vermek suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara paylaştırma yapılırken şayet taşınmazların değerleri arasında fark varsa bu farkın para olarak ödenmesi yoluyla miras payları arasında denkleştirme sağlanır. Bu hüküm, paylı mülkiyetin sona erdirilmesi için açılan davada paylaşma biçiminin düzenlendiği TMK’nın 699/2. maddesi ile aynı mahiyettedir.

TMK’nın 642. maddesinin gerekçesinde, uygulamada terekede yer alan değerlerin her birinin ayrı ayrı ele alınması nedeniyle aynen paylaşılmasının mümkün olmadığı, bunun da taşınmazların el değiştirmesine ve mirasçıların mirasbırakanın terekesinden uzaklaştırılmasına sebep olduğu, bu nedenle hâkime istem hâlinde terekenin tamamının aynen parçalara bölerek karar verebilme imkânının getirildiği şeklinde açıklanmıştır. Kanun koyucunun bu hükmü getirmekteki amacı, öncelikle aynen taksim isteyen mirasçılar arasındaki paylaşma konusundaki ihtilafın en uygun biçimde çözümlenmesi ve taşınmazların değerleri arasında fark bulunması hâlinde gereğinde fark ödetmek yoluyla, denkleştirmenin sağlanmasıdır. Ayrıca payların özgülenmesinde mirasçıların anlaşması asıl olup, anlaşamazlarsa kura çekilecektir. Bu yolla aynen taksimi gerçekleştirme olanağı olan mallar üzerinde mahkemenin ortaklığı ve uyuşmazlığı sürdürecek, sonuçta mirasçıları satışa zorlayacak bir yöntemi benimsemesi olanaklı olmadığı gibi, açıklanan yasal düzenlemelere de aykırı olacaktır (Hukuk Genel Kurulunun 27.04.2011 tarihli ve 2011/6-55 E., 2011/222 K. sayılı kararı).

Yukarıda da ifade edildiği üzere ortaklığın giderilmesi davaları, tarafların hem davacı hem de davalı durumda olduğu iki taraflı davalardandır. İki taraflı davalar arasında sayılmaları sebebiyle, yargılama esnasında davacı ve davalı tarafın hakları ve talepleri aynı şekilde ele alınmalıdır. Davacının satış talebine karşılık davalı aynen taksim isteminde bulunmuşsa, yapılan inceleme sonucunda aynen taksim mümkün olmadığı zaman davacının talebine uygun şekilde malların satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilebilmektedir.

Yapılan açıklamalar ışığı altında somut olayın incelenmesine gelince; davacı …, müşterek muris …’den intikal eden 4 adet bağımsız bölümde ortaklığın satış suretiyle giderilmesini talep etmiş, davalılar … ve … … da taşınmazların aynen taksiminin mümkün olduğunu belirterek aynen taksimine karar verilmesini talep etmişlerdir. Çekişmeli taşınmazlara ilişkin tapu kayıtlarından; 313 ada 17 parselde 3 numaralı, 3092 parselde 24/255 arsa paylı zemin kat 2, 23/255 arsa paylı zemin kat 3 ve 23/255 arsa paylı 1. kat 4 numaralı bağımsız bölümlerin hâlen muris … adına kayıtlı bulunduklarından mirasçı olan tarafların taşınmazlar üzerinde elbirliği hükümlerine göre malik oldukları, yine dosya arasında mevcut mirasçılık belgelerinden; muris …’in 1993 yılında ölümü ile mirasçılarının davacı … ile davalılar …, … … ve …, …’in de yargılama sırasında 12.04.2011 tarihinde ölümü ile davacı … ile davalılar … ve … …’u mirasçı olarak bıraktığı görülmüştür.

(§ 17.)’de belirtildiği üzere, ortaklığın giderilmesi talepli davalarda yargılama esnasında davacı ve davalı tarafın hakları ve talepleri aynı şekilde ele alınmalıdır. Mahkemece hükme esas alınan 17.06.2011 tarihli bilirkişi raporunda, aynen taksim, ivaz ilavesi suretiyle veya denkleştirme yoluyla taşınmazların ortaklığın giderilmesinin mümkün olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılmamış, davalı … vekilinin bu yöne değinen itirazı dikkate alınarak ek rapor alınması yönünde ara karar tesis edilmiş ise de, ara kararın gerekleri yerine getirilmediğinden bu hususta inceleme yapılmadan karar verilmiştir. Mahkemece verilen ara kararının usulüne uygun olmamasının yanı sıra, davalı tarafın talebi gereğince uyuşmazlığın TMK’nın 642 ve 650. maddeleri gözetilerek çözüme kavuşturulması gerekmektedir.

O hâlde, 4 adet bağımsız bölümün ortaklığının giderilmesi istendiğine ve davacı ile davalıların veraseten iştirakli bulunduğuna göre mahkemece, öncelikle bağımsız bölümlerin her birinin bir paydaşa düşecek şekilde gerekirse ivaz ilavesi suretiyle aynen taksiminin mümkün olup olmadığı hususunun uzman bilirkişiler aracılığı ile araştırılarak oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken belirtilen hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Diğer yandan, Özel Daire bozma kararında 4 adet bağımsız bölümün ortaklığının giderilmesinin istendiği ve 4 mirasçı olduğu belirtilerek yerel mahkeme kararı bozulmuş ise de, dosya arasında mevcut mirasçılık belgelerinden muris …’in ölümünden sonra 4 mirasçısı kaldığı, yargılama aşamasında mirasçılardan davalı …’in ölümü ile geriye davacı … ve davalılar Hasan ve… olmak üzere 3 mirasçının kaldığı, Dairenin bu yöne ilişkin değerlendirmesinin doğru olmadığı anlaşıldığından bozma kararından çıkarılması gerekmiştir.

Hâl böyle olunca, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.

SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;

1- Özel Daire bozma kararında yer alan “Dört adet bağımsız bölümün ortaklığının giderilmesi istendiğine ve dört mirasçı olduğuna göre …” cümlesinde geçen “ve dört mirasçı olduğuna” ibaresinin bozma kararından çıkarılmasına,

2- Davalılar … ve… …’in temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen genişletilmiş gerekçe ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, Aynı Kanun’un 440/III-2. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 10.03.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir