1. Anasayfa
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2006/7-134 K: 2006/140 T. 5.4.2006


Açık bir yasal düzenleme ile mera, yaylak ve kışlaklar yönünden sahiplenme ya da koruma yönüyle Tarım Ve Köyişleri Bakanlığına davalarda temsil yetkisi verilmediğinden, yasa ile verilen görevleri dışında mülkün sahibi olan hazineyi doğrudan doğruya temsil yetkisi de bulunmadığından aktif dava ehliyeti yoktur.

Taraflar arasındaki “Kadastro Tespitine itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; E: Kadastro Mahkemesi’nce davanın husumet nedeniyle reddine dair verilen 30.6.2004 gün ve 2003/71 E: , 2004/37 K: sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 28.6.2005 gün ve 2005/2191-2144 sayılı ilamı ile; ( …Kadastro sırasında dava konusu taşınmaz tutanağında belirtilen hukuksal nedenlere dayanılarak davalı taraf adına tespit edilmiştir.

Davacı Tarım ve Köy İşleri Bakanlığını temsilen Hazine vekili taşınmazın kamu malı niteliğinde mera olduğunu öne sürerek dava açmıştır. Mahkemece davanın açıldığı günde davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığından söz edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de yerel mahkemenin vardığı sonuç dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık dava konusu taşınmazın mera olup olmadığı yönünde toplanmıştır. Kural olarak meraların çıplak mülkiyeti Hazineye, intifaı taşınmazın bulunduğu Köy Tüzel Kişiliğine aittir. Dava Hazine vekili tarafından açılmıştır. Hal böyle olunca somut olayda davacı tarafın aktif dava ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekir. Bir başka deyişle davacı taraf adına temsilen Hazine vekili dava açmıştır.

Hal böyle olunca davacı tarafın aktif dava ehliyeti bulunmadığından söz edilmesine olanak yoktur. Mahkemece bu olgu dikkate alınarak iddia ve savunma doğrultusunda tarafların gösterdiği ve göstereceği deliller toplanmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Bu olgular gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir… ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, kadastro tespitine itiraz istemine ilişkindir. Davacı Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı vekili; dava konusu taşınmazın Özel İdare arazi kayıtlarında mera olarak görünmesine rağmen, kadastro çalışmaları sırasında hatalı olarak davalı şahıs adına tespit gördüğünü ileri sürerek, yapılan tespitin iptali ile, taşınmazın mera olarak tespit ve sınırlandırılmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; 4342 sayılı Mera Kanununun 6. maddesinde mera, yaylak ve kışlakların tespit, tahsis ve tahdit işlemlerinin Tarım ve Köy İşleri Bakanlığınca yapılacağının açıklandığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının yetkisinin bunlarla sınırlı olduğu, meraların mülkiyetinin Hazineye, intifa hakkının ise köy ya da belediye tüzel kişiliklerine ait olduğu, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının genel mahkemelerde mera, yaylak ve kışlakların korunması ya da sahiplenmesine yönelik dava açma haklarının bulunmadığı gerekçesiyle, sıfat yokluğundan davanın reddine ilişkin olarak kurulan hüküm, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuş, mahkeme ilk hükmünde direnmiştir.

Uyuşmazlık; mera, yaylak ve kışlaklarla ilgili uyuşmazlıklarda Tarım ve Köyişleri Bakanlığının aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. 4342 sayılı Mera Kanununun Mera, Yaylak ve Kışlakların Hukuki Durumu kenar başlıklı 4. maddesinde, Mera, yaylak ve kışlakların kullanma hakkı bir veya birden çok köy veya belediyelere ait olduğu, bu yerlerin devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu açıklanmıştır. Aynı Kanunun 6. maddesinde; mera yaylak ve kışlakların tespit, tahdit ve tahsisinin Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yapılacağı ifade edilmiştir.

Mera, Yaylak ve Kışlakların Korunması kenar başlıklı 19. maddesinde ise; muhtarlar ve belediye başkanlarının, mera, yaylak ve kışlakların ve sınır işaretlerinin korunmasından ve ayrıca tahsis amacına göre en iyi şekilde kullanılmasının sağlanmasından sorumlu olduğu belirtildikten sonra maddenin son fıkrasında; muhtarlar ve belediye başkanlarının, mera, yaylak ve kışlaklara tecavüz olduğu takdirde durumu derhal Bakanlık il veya ilçe müdürlüklerine, il ve ilçe müdürlükleri de valilik veya kaymakamlığa bildirmekle yükümlü olduğunu, bu makamlarca 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkındaki Kanun veya 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesi uyarınca gerekli işlemin yapılması gerektiği açıklanmıştır.

Açıklanan bu hukuksal durum karşısında Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının yetkisinin mera, yaylak ve kışlakların tespit, tahdit ve tahsis ile sınırlı olduğu, anılan bakanlığa genel mahkemelerde mera, yaylak ve kışlaklar hakkında onları koruma ya da sahiplenmeye yönelik dava açma hakkının açık bir hükümle tanınmadığı belirgin hale gelmektedir. Mera Kanununun 19. maddesi Bakanlığa bir tecavüz olduğunda sadece durumu Valilik ya da Kaymakamlığa bildirme yükümlülüğü getirmiş olup, gerekli işlemler yasa çerçevesince bu makamlarca yerine getirilecektir.

Öte yandan Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında 174 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13.12.1983 gün ve 174 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 202 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkındaki Kanun ile 07.11.1991 gün ve 441 sayılı Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnameye göre, genel bütçeye dahil idarelerdendir.

Bilindiği üzere kamu tüzel kişiliğinin başında Devlet bulunur. Bakanlıkların Devlet tüzel kişiliğinden ayrı ve bağımsız tüzel kişilikleri yoktur. Çünkü, bakanlıklar Devlet kamu tüzel kişiliğinin birer organı konumundadırlar. Bununla birlikte bakanlıklar, Devlet tüzel kişiliğinin temsilcisi olmayıp, birer organı oldukları için, davada taraf ehliyetine sahiptirler. Devlet tüzel kişiliğini ilgilendiren davalardan temsil yetkisi Maliye Hazinesine aittir.

Bu nedenle bir davada iki bakanlık hasım olabileceği gibi, hazine ile bir bakanlıkta hasım olabilir.

Bundan ayrı olarak, 4353 sayılı Maliye Vekaleti Baş Hukuk Müşavirliğinin ve Muhakemat Umum Müdürlüğünün Vazifelerine, Devlet Davalarının Takip Usullerine Dair Kanun gereğince Hazine avukatları genel bütçeye dahil bakanlıkları davada temsil edebilir. Ancak davadaki tüm işlemler ve verilecek hüküm Hazine ya da Hazine avukatının leh ya da aleyhine değil, temsil olunan bakanlık leh ya da aleyhine olacaktır.

Bu nedenle Tarım ve Köy İşleri Bakanlığını temsilen yasa gereği olarak davada Hazine vekilinin bulunması, Hazinenin taraf olduğu anlamına gelmeyecektir.

Hal böyle olunca, açık bir yasal düzenleme ile mera, yaylak ve kışlaklar yönünden sahiplenme ya da koruma yönüyle Tarım ve Köy İşleri Bakanlığına davalarda temsil yetkisi verilmediğinden, yasa ile verilen görevleri dışında mülkün sahibi olan Hazineyi doğrudan doğruya temsil yetkisi de bulunmadığından aktif dava ehliyeti bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle mahkemece verilen direnme kararı doğru olup onanması gerekir.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, 5.4.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir