Zilyetlikle birleşmeyen vergi kaydına değer verilemez; kaldı ki taşınmaz üzerinde hayvan otlatmak suretiyle sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz; mahkemece bu olgular dikkate alınmak suretiyle taşınmazın bu bölümünün davacı hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken; mera niteliğiyle sınırlandırılmasına karar verilmiş olması isabetsizdir.
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi taraflarca istenilmekle, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşılmakla dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi gereği görüşüldü:
Kadastro sırasında 174 ada 3 parsel sayılı 58582.35 m2 yüzölçümündeki taşınmaz vergi kaydına, satın almaya, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak davalı Bekir Ç. adına tespit edilmiştir. Davacı Hazine taşınmazın kuzey ve batı yönünde tahmini 5000-6000 m2 bölümü ile bu bölüm dışında kalan kesimin imar ve ihya edilmemiş bölümlerinin keşifte belirlenecek niteliklerine göre Hazine adına tapuya tescili talebiyle dava açmıştır. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 19.9.2003 tarihli keşif haritasında dava konusu olmayan (3/2) ile gösterilen 21314.83 m2’lik bölüm ile (3/1) ile gösterilen 25953.69 m2’lik bölümün tespit gibi davalı adına tapuya tesciline, (3/3) ile gösterilen 11313.83 m2’lik bölümün mera niteliği ile sınırlandırılmasına karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Davacı Hazinenin temyizi 174 ada 3 parsel sayılı taşınmazın haritasında 3/1 ve 3/3 rakamları ile gösterilen bölümleriyle oluşturulan hükümlere yöneliktir. Mahkemece dava konusu 174 ada 3 parsel sayılı taşınmazın uzman bilirkişi haritasında 3/1 ve 3/2 rakamları ile gösterilen bölümleri üzerinde tespit gününde adına tescil kararı verilen zilyet davalı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17 ve 14. maddesi hükümlerinde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğiyle taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği, aynı haritada 3/3 rakamları ile gösterilen kesimin kamu malı niteliğinde mera olduğu bu bölüm üzerinde tespit gününde davalı yararına taşınmaz edinme koşullarının gerçekleşmediği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuştur. 174 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 19.9.2003 günlü uzman bilirkişice düzenlenen haritada 3/3 rakamı ile gösterilen 11313,83 m2 yüzölçümündeki bölümünün mera olmadığı davalının söz konusu kesimde iktisap sağlayan nicelik ve nitelikle zilyetliğinin bulunmadığı bu bölüm üzerinde tespit gününde davalı yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17 ve 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleşmediği mahkemece yapılan keşif, uygulama, toplanıp değerlendirilen delillerle belirlenmiştir. Vergi kaydı mülkiyet belgesi değildir. Zilyetlikle birleşmeyen vergi kaydına değer verilemez. Kaldı ki taşınmaz üzerinde hayvan otlatmak suretiyle sürdürülen zilyetlik süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımaz.
Bu nedenlerle davalının tüm, davacı hazinenin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Mahkemece bu olgular dikkate alınarak taşınmazın bu bölümünün davacı hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken mera niteliğiyle sınırlandırılmasına karar verilmiş olması isabetsiz, hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde ise de yanılgının düzeltilmesi yargılamanın tekrarını gerektirmediğinden hüküm fıkrasının (1) no’lu bendinin ikinci paragrafının hüküm yerinden çıkarılmasına yerine “haritada 3/3 rakamı ile gösterilen 11313.83 m2 yüzölçümündeki kesimin davacı hazine adına tesciline” sözlerinin yazılmasına ve hükmün düzeltilen bu şekli ile ONANMASINA,
2- Davacı hazinenin 174 ada 3 parsel sayılı taşınmazın haritasında 3/1 rakamı ile gösterilen 25.953.69 m2 yüzölçümünde davalı taraf adına tescile karar verilen bölümü ile ilgili hükme yönelik temyiz itirazlarına gelince; az yukarıda vurgulandığı üzere mahkemece bölüm üzerinde tespit gününde davalı yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17 ve 14. maddesi hükmünde öngörülen zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de yapılan araştırma, uygulama hüküm vermeye yeterli değildir. Hükme dayanak yapılan, keşifte dinlenen bilirkişi ve tanık sözleri olaylara dayanmayan saik ve sebebi belli olmayan soyut nitelikte gerekçesiz subjektif beyanlardan ibaret olduğu gibi davacı hazine ile davalı tarafın gösterdiği tanıkların anlatımları da birbiri ile çelişmektedir.
O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için hükme dayanak yapılan, keşifte dinlenen taraf tanıkları ile tespit tutanağı bilirkişileri yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, fen memuru ile uzman ziraatçi bilirkişi hazır olduğu halde taşınmaz başında yeniden keşif yapılması yerel bilirkişi ve tanıklardan bu bölüm üzerinde önceki malikler ile davalının sürdürdüğü zilyetliğin başlangıç günü, süresi, sürdürülüş biçimi hakkında olaylara dayalı bilgi alınmalı, taraf tanıkları taşınmaz başında ayrı ayrı dinlenerek beyanları arasındaki aykırılık giderilmeli, taşınmazın tespit tutanağında türü elmalık olarak belirtildiği, uzman ziraatçi bilirkişi Hasan F.’nin raporunda ise elmalık olan kesimin haritada 3/2 rakamı ile gösterilen yer olduğunu belirtmesi karşısında tutanak bilirkişileri de taşınmaz başında ayrı ayrı dinlenmeli, bu konuda kendilerinden ayrıntılı bilgi alınmalı, mahkemece bu bölüm görülüp gözlenmeli, mahkemenin gözlemi keşif tutanağına geçirilmeli, taşınmazın fiziksel özellikleri toprak yada taş unsurundan hangisinin galip olduğu belirlenmeli, uzman ziraatçi bilirkişiden gözlemi yansıtmaya elverişli, ayrıntılı rapor alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece bu olgular gözardı edilerek bu bölüm hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi davanın dayanağını oluşturan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/son maddesi hükmünde öngörülen kısıtlamalarla ilgili olarak yalnızca davalı yönünden araştırma ve soruşturma yapılmış, 172 ada 17, 18 ve 174 ada 1, 2, 3, 4, 5, 41, 42 ve 43, 175 ada 1 parsel sayılı taşınmazların öncesinin bir bütün olduğu tespit tutanağı içeriğinde vurgulandığı halde davalı tarafın satıcısı ve önceki malikler yönünden herhangi bir araştırma ve soruşturma yapılmamış ve ayrıca taşınmazın sulu yada kuru nitelikteki taşınmazlardan olup olmadığının belirlenmesi için 3083 sayılı kanunun 2/G maddesi hükmü uyarınca herhangi bir araştırma ve soruşturma yapılmamış kaybedilen ve kazanılan kısımlar göz önüne alınarak taraflara belli bir orantı dahilinde yargılama gideri yükletilmesi gerekirken bu olgularında gözardı edilmesi dahi isabetsiz;
Davacı hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 29.3.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.