İkinci bilirkişi kurulunun oluşturulabilmesi için takdir olunan bedelde açık bir isabetsizliğin ya da kıymet takdir komisyonu tarafından tayin edilen kıymet ile bilirkişi kurulunun belirlediği kıymet arasında önemli bir oransızlığın varlığı gerekir.
Dava dilekçesinde kamulaştırma bedelinin arttırılması ile faiz ve masrafların davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: K: 1- Birinci bilirkişi kurulu, dava konusu taşınmaz ile aynı adada bulunan 159 ada 2 parseli somut emsal alarak değerlendirme yapmış ve takdir komisyonunun aynı tarihli değerlendirmesi ile aynı sonuca varmıştır. Bu raporu geçersiz kılan herhangi bir unsur olmadığı gibi davacı dahi emsal alınan bu taşınmazın satış fiyatının gerçeği yansıtmadığını ileri sürmemiş, sadece başka yerlerdeki satışların da dikkate alınmasını istemiş, bunun üzerine mahkemece iki kez daha bilirkişi incelemesi yaptırılmış bu iki raporda aynı emsal incelenmiş olmakla beraber ikinci rapor emsal (90 ada 70 parsel) üzerindeki binanın değerlendirmesi sonucu vardığı fiyatın emsal teşkil etmeyeceğini kabul ederek, herhangi bir esasa dayanmayan biçimde genel nitelikteki sözlerle 800.000 TL/m² sonucuna varmış, aynı taşınmazı somut emsal olan üçüncü bilirkişi kurulu ise taşınmaz üzerindeki binaya farklı bir değer biçerek değerlendirme yapmış ve ayrıntılı bir karşılaştırma yapmaksızın 2. bilirkişi kurulu raporu ile aynı sonuca varmıştır.
Görüldüğü gibi 2 ve 3. bilirkişi kurulu raporları hükme esas alınacak yeterli niteliklere haiz olmadıkları gibi, Kamulaştırma Kanununun 2 ve 3. bilirkişi kurulları oluşturulması koşullarını belirleyen 15. maddesinin 11. fıkrası, 1. bilirkişi kurulundan sonra yeniden bir kurul oluşturulabilmesi için takdir olunan bedelde açık bir isabetsizliğin ya da kıymet takdir komisyonu tarafından tayin edilen kıymet ile bilirkişi kurulunun belirlediği kıymet arasında önemli bir oransızlığın (Yargıtay uygulamalarına göre bir mislini aşan) varlığını şart koşmuştur.
Mahkemece 2 ve 3. bilirkişi kurullarının oluşturulmasında yukarıdaki yasal nedenlerin hiçbirisine dayanılmadığı gibi, yukarıda açıklandığı üzere 1. bilirkişi kurulu raporu da yasaya uygun olup, onu geçersiz kılan başka bir neden de bulunmamaktadır.
Bu durumda birinci bilirkişi kurulu raporu esas alınarak hüküm kurulması gerekirken, gereksiz yere oluşturulan ve esasen hükme esas alınabilecek değerlendirmeleri içermeyen 2 ve 3. raporlara göre hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.11.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.