1. Anasayfa
  2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi Kararları

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/18920 K: 2017/8814 T: 27.11.2017


Önalım hakkının kullanılmasında davacının dayandığı pay elbirliği mülkiyetine konu ise tüm ortakların birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekir. Çünkü bu gibi hallerde 11.10.1982 tarihli ve 3/2 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın tereke adına açıldığının kabulü gerekir. Davaya muvafakat, duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunmakla veya imzası noterce onaylı muvafakat belgesi ibraz edilmesi suretiyle yahut davacı adına davayı takip eden avukata vekalet verilmesi ile sağlanabilir.

DAVA: Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 16.02.2015 gününde verilen dilekçeyle tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 06.05.2015 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR: Dava, önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkilinin 1791 ada 6 parsel, 1649 ada 2, 3, 4, 5, 6 ve 7 no’lu parsel ile 1650 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6 parsel sayılı taşınmazların hissedarı olduğunu, davaya konu taşınmazların dava dışı eski paydaşları tarafından 1/6’şar payının 23.07.2014 tarihinde davalıya satıldığını, satış bedelinin muvazaalı olarak tapuda yüksek gösterildiğini ileri sürerek davalı adına kayıtlı payların iptali ile müvekkili adına tescilini istemiştir.

Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacının davaya konu taşınmazlarda paydaş olmadığı gerekçesiyle davanın 6100 Sayılı Kanun’un 114/d maddesi gereğince dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.

Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.

TMK’nın 733. maddesi gereğince yapılan satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi zorunludur.

Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirdiği tarihin üzerinden üç ay ve herhalde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer.

Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.

TMK’nın 733/3 maddesi gereğince üç aylık hak düşürücü sürenin başlaması için öğrenme yeterli olmayıp yapılan satışın, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi gerekir. Noter aracılılığıyla bildirimde bulunulmamışsa iki yıllık hak düşürücü süreiçerisinde önalım hakkına dayanılarak tapu iptali ve tescil istenebilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.09.2005 tarihli, 2005/6-358 E, 470 K: sayılı kararı da bu doğrultudadır.

Önalım hakkının kullanılmasında davacının dayandığı pay elbirliği mülkiyetine konu ise tüm ortakların birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekir. Çünkü bu gibi hallerde 11.10.1982 tarihli ve 3/2 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın tereke adına açıldığının kabulü gerekir. Davaya muvafakat, duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunmakla veya imzası noterce onaylı muvafakat belgesi ibraz edilmesi suretiyle yahut davacı adına davayı takip eden avukata vekalet verilmesi ile sağlanabilir. Bu yolda ortakların tümünün muvafakati sağlanamazsa Türk Medeni Kanununun 640. maddesi hükmü uyarınca murisin terekesine görevli mahkemede temsilci atanması için davacıya süre verilir. Temsilci davacı dışında biri olursa davacının sıfatı sona ereceğinden davayı temsilci takip eder. Dava hakkına dair olan bu hususun hakim tarafından kendiliğinden öncelikle nazara alınması gerekir.

Somut olaya gelince; dosya içerisindeki tapu kayıtları ile mirasçılık belgesinin incelenmesinden davaya konu taşınmazlarda davacı …’nın murisi babası n paydaş olduğu, murisin davacı dışında ğu anlaşılmaktadır.

O halde mahkemece, Dairemizin yukarda değinilen ilkeleri gereğince diğer mirasçıların davaya muvafakatlerinin sağlanması, bunun mümkün olmaması halinde terekeye temsilci atanması için davacı tarafa uygun süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken,yanılgılı gerekçeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istenmesi halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.