İstatistikler
5541
Yazılar
0
Yorumlar
23595
Puan
Popüler Yazıları
- Tahliye Taahhütnamesi Yargıtay Kararları Aralık 11, 2022
- Ortaklığın Giderilmesi Davaları Vekâlet Ücretine İlişkin Yargıtay Kararları Ekim 16, 2022
- Konut İhtiyaç Nedeniyle Tahliye Yargıtay Kararları Ekim 15, 2022
- İmar Kanunu 32 ve 42. Madde Yıkım ve Para Cezalarıyla İlgili Danıştay Kararları Ekim 17, 2022
- Kamulaştırma Bedelinin Tespiti Hakkında Yargıtay Kararları Ekim 15, 2022
- Yazılar
- Favoriler
- Yorumlar
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2013/2-2056 K: 2015/1201 T: 15.4.2015
Somut olayda, davalı eş dava konusu aile konutu üzerinde diğer davalı banka lehine ipotek tesis etmiş, bu işlem sırasında davalı banka tarafından davacı eşin açık rızası alınmamıştır. Yukarıda açıklanan kurallar çerçevesinde ipotek işleminin, davacı ve davalı eş ile aynı çatı altında oturan müşterek çocukların kullandığı krediye teminat teşkil etmek üzere kurulmuş bulunmasının da önemi bulunmamaktadır. Bu durumda, TMK’nın 194/1 maddesi eşin açık rızasını aradığından, yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır. Devamını Oku
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2015/2-53 K: 2016/211 T: 2.3.2016
Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş tarafından, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmemesi halinde, işlem tarafı iyiniyetli üçüncü kişinin 4721 Sayılı Türk Medenî Kanununun 1023. maddesi hükmünden yararlanacağı kabul edilmektedir. Tapuda aile konut şerhi olmasa da bunu bilebilecek durumda olan veya bilen lehine hak oluşturan kişinin iyi niyetinin bulunduğunun kabul edilmesi de mümkün değildir. Devamını Oku
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/2-2934 K: 2017/1556 T: 6.12.2017
Aile konutu şerhi konulmuş olmasa da eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma aile konutu şerhi konulduğu için değil, konutun aile konutu vasfı bulunduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Aile konutunun maliki olan eş aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde tek başına aile konutunu bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma ancak diğer eşin açık rızası alınarak yapılabilir. Devamını Oku
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2013/2-2306 K: 2015/1356 T: 15.5.2015
Aile konutu şerhi konulmuş olmasa da eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma aile konulu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, emredici niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak "belirli olan'' bir işlem için verilebilir. Devamını Oku
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2013/2-473 K: 2014/92 T: 12.2.2014
Dava konusu konut, tarafların Türkiye’de bulundukları sürece ortak yaşam faaliyetlerini sürdürme ve oturma ihtiyacı için kullanıldığına, tarafların Türkiye’de bu amaçla kullandıkları başka bir konutları bulunmadığına göre, Türkiye’de iken kullandıkları tek konut olan dava konusu yerin, aile konutu olarak özgülendiğinin (TMK m. 194) kabulü gerekir. Devamını Oku
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2011/2-447 K: 2011/556 T: 28.09.2011
Bir yerin aile konutu sayılabilmesi için eşlerin aile konutunu beraberce seçmeleri ve burada ortak bir yaşam merkezi oluşturmaları; aile konutunun aile hayatı için merkezileştirilmesi; aile konutunun kullanımının hukuka uygun olması ve nihayet eşlerin bir yeri aile konutu haline getirmeye yönelik iradelerinin üçüncü kişiler tarafından da anlaşılabilir olmasıdır; yani, konutun üçüncü kişilerce de ailenin yaşadığı konut sayılmasıdır. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2014/26288 K: 2014/25775 T: 15.12.2014
Taşınmaz üzerinde ipotek bulunması aile konutu şerhinin konulmasına engel değildir Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2018/3963 K: 2018/13802
6518 sayılı Kanun'la aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eşin, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini, tapu müdürlüğünden isteyebileceği kabul edilmiştir. Bu değişiklikten sonra, tapu müdürlüğünün, talebi hukuken veya fiilen yerine getirmediği belgelendirilmedikçe, malik olmayan eşin tapu kütüğüne konutla ilgili şerh konulmasını doğrudan dava yoluyla istemekte artık hukuki yararı yoktur. Davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması, dava şartı olup, davanın her aşamasında ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın hakim tarafından kendiliğinden gözetilir. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2016/20910 K: 2016/14532 T: 8.11.2016
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 194/1. maddesine göre, “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.” Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, “emredici” niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan" bir işlem için verilebilir. Devamını Oku
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi E: 2013/11579 K: 2013/18318 T: 13.5.2013
Takibe ve tahliyeye konu taşınmazın aile konutu olduğunun belirlenmesi veya bu amaçla dava açıldığının anlaşılması halinde bu dava bekletici mesele yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2015/4664 K: 2015/5506 T: 24.3.2015
Taşınmazın tapu kütüğüne konulan “aile konutu” şerhi, taşınmaz malikinin temlik hakkını kısıtlayan bir şerh niteliğindedir. O halde, 6306 sayılı Kanunun yukarıda değinilen açık hükmü karşısında, salt binanın yıkılmış olması, aile konutu şerhinin kaldırılması gerektiren diğer koşullar bulunmadıkça şerhin kaldırılmasını gerektirmez. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2013/14661 K: 2014/1187 T: 21.1.2014
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 194. maddesinden kaynaklanan bu isteğin evlilik birliği devam ettiği sürece ileri sürülmesi mümkün olup; kanunda zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi tutulmasına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2017/6283 K: 2018/14260
Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dahi verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin "açık" olması gerekir. Devamını Oku
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/2814 K: 2015/10100
Aile konutu ve ev eşyasının sağ kalan eşe özgülenmesinde öncelikle mülkiyet hakkının tanınması istenebilecek olup, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınması ancak haklı bir sebebin bulunduğunun kanıtlanması halinde mümkündür. Bu nedenle, davacı vekilinin 06.03.2014 günlü duruşmada sözünü ettiği davacının malik olduğu taşınmaz ile mevcut malvarlığı araştırılarak intifa veya oturma hakkı tanınması için haklı bir nedenin bulunup bulunmadığı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2012/6617 K: 2013/538
Binanın, başlı başına kullanmaya elverişli bağımsız bölümlerinden biri, bu mirasçılardan biri ile davacının 'aile konutu' olsa dahi, bu şekilde kullanım, ortakların oybirliği ve diğer pay sahibinin katılımı ile alınmış bir karara dayanmadıkça tapu kütüğüne Türk Medeni Kanununun 194/3. maddesi gereğince şerh konulamaz. Devamını Oku
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2014/24171 K: 2016/6157 T: 6.4.2016
Davacı sağ eşe konut üzerinde intifa ve oturma hakkının tanınması için; aile konutu olması, mal rejiminin ölümle sona ermesi ve sağ eşin katılma alacağının bulunması gerekir. Sağ eşin katılma alacak miktarı, iddia ve savunma doğrultusunda, aynı mahkemece yukarda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde belirlenmelidir. Aile konutu üzerine, intifa veya oturma hakkının tanınmasını gerektiren yasal koşulların davacı sağ eş lehine gerçekleştiğinin kanıtlanması durumunda, katılma alacağına mahsuben, yetmezse belirlenecek ilave bedelin davacı tarafça mahkeme veznesine depo ettirilmesi sağlandıktan sonra mahkemece özgüleme hakkında karar verilmelidir. Söz konusu değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2010/7462 K: 2010/20692 T: 9.12.2010
Türk Medeni Kanunu'nun 652. maddesinde yeralan, eşlerin birlikte yaşadığı konutun veya ev eşyasının sağ kalan eşe miras hakkına mahsuben özgülenmesi, paylaştırma niteliğinde olup, o mal üzerindeki mirasçıların "elbirliği" şeklindeki ortaklığının izalesi sonucunu hasıl eder. O nedenle Medeni Kanun'un 652. maddesine dayanan isteklerde görevli mahkeme, paylaşma isteklerindeki görev kurallarına göre belirlenmelidir. Medeni Kanununun 652. maddesine dayalı özgüleme isteklerinde görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2010/13492 K: 2011/3734 T: 3.3.2011
Türk Medeni Kanunu'nun 652. maddesine dayanan davalarda, özgüleme değeri üzerinde mirasçıların uyuşmazlık içinde olmaları durumunda bu değerin hakim tarafından belirleneceği tartışmasızdır. Özgüleme, özgülenen mal üzerindeki mirasçıların elbirliği halindeki ortaklığını sona erdirdiğine ve paylaşma sonucunu hasıl ettiğine göre, özgüleme değerinin karara en yakın tarih esas alınarak belirlenmesi gerekir. Devamını Oku
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2013/1871 K: 2013/14384 T: 7.10.2013
Davacı, meskende eşiyle birlikte oturduklarını, aile konutu olduğunu, çocuğunun bulunmadığını ve başkaca oturacak evi olmadığını ileri sürerek Türk Medeni Kanunu'nun 240. maddesi gereğince, evlilik birliği içerisinde edindikleri başkaca taşınmazların da tasfiyesinin sağlanmak suretiyle katılma alacağı göz önünde bulundurularak konutun mülkiyetinin kendisine bırakılmasını istemiştir. Bu bakımdan istek, 240. maddesine dayandığına göre, Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 4. maddesi gereğince aile mahkemesi görevlidir. Devamını Oku
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/9936 K: 2015/8699
Mal rejimi ne olursa olsun, sağ kalan eşe tereke malları arasında bulunan aile konutu ve ev eşyaları üzerinde yasal miras payına mahsuben mülkiyet hakkı, eğer haklı nedenler varsa mülkiyet yerine oturma veya intifa hakkını isteme olanağı getirmiştir. Ancak bu özgüleme ve alım hakkı bedelsiz değildir. Eğer eşin mirastan payına düşen miktar aile konutunun değerini karşılamıyorsa, eş miras payı dışında kalan aile konutunun değerini ödeyerek onun mülkiyet hakkını talep edebilecek, eğer bakiye değeri ödeyecek gücü yoksa aile konutu üzerinde intifa veya oturma hakkı talep edebilecektir. Devamını Oku
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E: 2016/21737 K: 2017/427
Katılma alacağı, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren TMK uyarınca; eklenecek değerlerden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır. Dairemiz uygulamalarına göre, aile konutu ölen eşin kişisel malı ise sağ eş lehine mülkiyet hakkı tanınmamaktadır. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2014/6225 K: 2014/12996 T: 11.6.2014
Evliliğin ölümle sona ermiş olması, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 194. maddesinin uygulanması bakımından “aile konutu” vasfını kaybettirir” ise de; konutun bu niteliği, sağ eşe bu konut üzerinde sağlanan yasal hakların kullanılması bakımından devam eder. Devamını Oku
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/13966 K: 2017/4660 T: 5.6.2017
Türk Medeni Kanununun 652. maddesi uyarınca aile konutu olduğu iddia edilen taşınmazın miras hissesine mahsuben sağ kalan eşe özgülenmesi davası açıldığı anlaşılmakla, davaya konu taşınmaz hakkında açılmış olan bu dava ortaklığın giderilmesi davasını da etkileyecektir. Bu nedenle, açılan davanın görülmekte olan ortaklığın giderilmesi davası için bekletici mesele yapılması gerekir. Devamını Oku
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E: 2013/25172 K: 2014/15059 T: 1.7.2014
1991 yılında ölen davacının eşine ait taşınmaz için, daha sonra yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunundaki “Aile Konutu” ile ilgili hükümlerin uygulanması mümkün değildir. Dava konusu taşınmazın “Aile Konutu” olduğunun tespitine yönelik davanın reddi gerekirken kabulü doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. Devamını Oku