1. Anasayfa
  2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi Kararları

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2016/226 K: 2017/9160 T: 6.12.2017


Önalım davası açıldıktan sonra davaya konu payı satın alan kimse önalım davasının açıldığını bilerek kötü niyetle iktisap etmişse davacı daha düşük ise ilk satış sözleşmesindeki satış bedeli ile, aksi halde son satış bedeli ile sorumludur. Davacının davayı yönelttiği kimsenin kötü niyetli olduğunu iddia etmesi halinde bu iddiasını ispatlamakla yükümlüdür.

DAVA: Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 30.12.2013 gününde verilen dilekçeyle önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 11.03.2015 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR: Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkilinin paydaşı olduğu 223 parsel sayılı taşınmazın önceki paydaşı … ‘in 137/571 oranındaki payını davalıya sattığını, satış tarihini ve bedelini bilmediklerini, müvekkiline noterden bildirim yapılmadığını ileri sürerek davalı adına kayıtlı payın iptali ile müvekkili adına tescilini istemiştir.

Davalı, davaya konu payı 27.06.2013 tarihinde 120.000,00 TL bedelle satın aldığını, davacının satıştan haberdar olduğunu ve hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuş; daha sonra davaya konu payı 31.01.2014 tarihinde payı satın aldığı … ‘e satış yoluyla devretmiştir.

Mahkemece, davalının, dava tarihinden sonra söz konusu taşınmazdaki payını önceki malike iade ettiği gerekçesiyle davanın konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.

Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.

Önalım hakkı alıcıya karşı ancak dava açmak suretiyle kullanılır. TMK.nun 733/3. maddesi hükmüyle yapılan satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.

Önalım hakkı satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her halde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.

Önalım hakkına konu payın dava sırasında bir başka kişiye veya satışı yapan paydaşa satılması halinde davacının 6100 Sayılı HMK’nın 125. maddesi hükmü uyarınca seçimlik hakkı olduğundan dilerse davayı yeni satın alan şahsa yöneltir, dilerse davasını tazminata dönüştürerek davalı hakkındaki davasını devam ettirir. Bu sebeple davacıya seçimlik hakkını kullanması için önel verilmelidir. Önalım hakkına dair payın satış yapan önceki paydaşa dönmesi davacının ilk satışla doğan önalım hakkını kullanmasına engel değildir.

Bu gibi hallerde, ilk satış bedeli ile ikinci satış bedeli farklı ise davacının hangi satış bedelinden sorumlu olacağı önem kazanır. Önalım davası açıldıktan sonra davaya konu payı satın alan kimse önalım davasının açıldığını bilerek kötü niyetle iktisap etmişse davacı daha düşük ise ilk satış sözleşmesindeki satış bedeli ile, aksi halde son satış bedeli ile sorumludur. Davacının davayı yönelttiği kimsenin kötü niyetli olduğunu iddia etmesi halinde bu iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. İkinci satış fazla bedelle ilk satan paydaşa yapılmış ise o kimse ilk satışın tarafı olduğu için kötü niyetli olduğunun kabulü gerekir. Ayrıca kötü niyetin kanıtlanmasına gerek yoktur.

Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; önalım hakkına dair payın, davalı tarafından yargılama sırasında payı satın aldığı önceki paydaşa satış yoluyla temlik edilmesi, davacının ilk satışla doğmuş olan önalım hakkını ortadan kaldırmayacağından mahkemece, işin esasına girilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istenmesi halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.12.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.